Tedarik zinciri boyunca adil, sürdürülebilir ve sorumlu küresel ağlar oluşturmak için çalışan şirketler, karın ötesinde insanları ve gezegeni ön planda tutan bütüncül bir iş anlayışını benimsiyor. Günümüzün bilinçli tüketicileri ve paydaşları, yalnızca kaliteli ürünler değil, üretim sürecinin her aşamasında şeffaflık, adalet ve insan onuruna saygı gösteren bir yaklaşım bekliyor. Bu etik standartları benimseyen şirketler, hem
Tedarik zinciri boyunca adil, sürdürülebilir ve sorumlu küresel ağlar oluşturmak için çalışan şirketler, karın ötesinde insanları ve gezegeni ön planda tutan bütüncül bir iş anlayışını benimsiyor.
Günümüzün bilinçli tüketicileri ve paydaşları, yalnızca kaliteli ürünler değil, üretim sürecinin her aşamasında şeffaflık, adalet ve insan onuruna saygı gösteren bir yaklaşım bekliyor.
Bu etik standartları benimseyen şirketler, hem tüketiciler hem de yetenekli çalışanlar için daha cazip hale gelirken, aynı zamanda rekabetçi ve dayanıklı bir yapıya kavuşuyor.
Bir ürünün gerçek değeri, yalnızca fiyatıyla ölçülmüyor; o ürünün üretim sürecinin her aşamasını içeriyor.
1.Toplumsal katılım
Toplumsal katılım, yerel halkı karar alma, politika geliştirme ve uygulama süreçlerine dahil ederek ilişkileri güçlendirmeyi ve güven inşa etmeyi hedefleyen stratejik bir süreç.
Şirketler, tedarikçilerin faaliyet gösterdiği yerel toplulukları destekleyerek, bölgelerde eğitim ve sağlık yatırımları yaparak, yerli haklarına ve yerel kültürlere saygı göstererek, etkileşimde bulundukları topluluklar üzerinde olumlu bir etki yaratabilir.
Patagonia’nın toplumsal katılıma olan bağlılığı, yalnızca kendi çalışanlarıyla sınırlı kalmayıp, aynı zamanda tedarik zincirindeki tüm topluluklar üzerinde olumlu bir etki yaratıyor.
2002 yılında şirketin kurucusu Yvon Chouinard, satışlarının %1’ini çevresel etkilere bağışlamayı taahhüt eden işletmelerden oluşan ‘’1% for the Planet’’ adlı bir hareketi başlattı.
O zamandan bu yana binlerce üye işletmeyi kapsayacak şekilde büyüyen girişim, milyonlarca doları çevresel koruma çalışmalarına yönlendirdi.
2. Örgütlenme özgürlüğü
Birleşme özgürlüğü, çalışanların istedikleri sendikaları kurma veya katılma ve işverenlerle toplu sözleşme yapma hakkını sağlar. Bu hak, çalışanların çalışma koşullarını müzakere etmelerine, şikayetleri çözmelerine ve çıkarlarını korumalarına olanak tanırken, ayrımcılık veya müdahale korkusu olmadan hereket etmelerine olanak tanır.
Tedarik zincirlerinde etik bir uygulama olan birleşme özgürlüğünün önemi aşağıdaki başlıklar altında özetlenebilir:
Güçlendirme: Çalışanlara, haklarını savunma ve işyerindeki sorunları birlikte çözme yeteneği kazandırır. Bu da çalışanlar ile işverenler arasındaki güç dengesini iyileştirmeye yardımcı olur.
İyileştirilmiş çalışma koşulları: Çalışanlar özgürce örgütlenip müzakere yapabildiklerinde, ücretler, çalışma saatleri, güvenlik ve diğer iş gücü standartlarıyla ilgili sorunları daha etkili bir şekilde çözebilir.
Uluslararası standartlara uyum: Birleşme özgürlüğü, önemli ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) sözleşmeleriyle güvence altındadır ve temel bir insan hakkı olarak kabul edilir.
3. Gelişim
Tedarik zincirlerinde etik çalışma uygulamaları bağlamında ‘’gelişim’’, tedarik zinciri boyunca çalışanların becerilerini, bilgilerini ve fırsatlarını geliştirmeye yönelik girişimleri ifade eder.
Beceri geliştirme: Çalışanlara, işlerini daha etkili ve güvenli bir şekilde yapabilmeleri için gerekli becerileri kazandırarak, hem verimliliği hem de işyeri güvenliğini artırır.
Kariyer gelişimi: Gelişim programları, çalışanlara kariyerlerinde ilerleme fırsatları sunarak, potansiyel gelirlerini ve iş tatminlerini artırma imkanı sağlar.
Güçlendirme: Çalışanların gelişimine yatırım yapan şirketler, onların daha fazla sorumluluk almasına ve organizasyona daha anlamlı katkı sağlamalarına olanak tanır.
Sürdürülebilir geçim kaynakları: Gelişen beceri ve bilgi, daha iyi iş güvenliği ve artan gelirle sonuçlanarak, çalışanlar ve aileleri için daha sürdürülebilir geçim koşullarına katkıda bulunur.
Unilever’in Enhancing Livelihoods (Geçim Kaynaklarını İyileştirme) programı, bu uygulamanın mükemmel bir örneği. Şirket, 2,5 milyondan fazla küçük ölçekli çiftçiye tarım yöntemlerini geliştirmeleri konusunda destek vererek, verimliliği ve gelirlerini artırmaya yardımcı oldu.
4. Adil ücret uygulamaları
Yasal asgari ücreti ödemenin ötesinde adil ücret ödeyen şirketler, yerel yaşam maliyeti, aile ihtiyaçları ve ekonomik koşullar gibi unsurları da göz önünde bulunduruyor.
Adil ücretlendirme, finansal stresi azaltırken, genel refahı iyileştiriyor. Ayrıca ekonomik istikrar ve yoksullukla mücadeleye katkı sağlıyor.
IKEA’nın adil ücretler konusundaki taahhüdü, tedarik zincirinin tamamını kapsıyor. Şirket, tedarikçileriyle birlikte, yerel yaşam maliyeti ve aile ihtiyaçlarını dikkate alarak geçim ücretlerinin ödenmesini sağlıyor.
Bu uygulama, IKEA’nın tedarik zincirindeki 600 binden fazla çalışanın maaşlarının artırılmasına, ekonomik istikrarın desteklenmesine ve yoksulluğun azaltılmasına yol açtı.
5. Ayrımcılık yapmama ve eşit fırsat uygulaması
Tedarik zincirlerinde ayrımcılık yapmama ve eşit fırsat, tüm çalışanların adil bir şekilde muamele görmesini ve iş performansıyla ilgisi olmayan kişisel özelliklere bakılmaksızın aynı fırsatlara erişim sağlanması amacıyla yapılan uygulamaları temsil ediyor.
Bu etik çalışma uygulaması, tüm bireylerin kişisel özelliklerinden bağımsız olarak, sadece becerileri ve katkılarıyla değer gördüğü bir işyeri ortamını teşvik ediyor.
Nike’ın Davranış Kuralları, tedarik zincirinde ırk, cinsiyet, yaş veya diğer korunmuş özelliklere dayalı ayrımcılığı açıkça yasaklıyor.
Çeşitliliği ve kapsayıcılığı aktif bir şekilde destekleyen şirketin, küresel kurumsal iş gücünün %51’i kadınlardan oluşuyor.
6. Eğitim
Eğitim ve gelişim benzer uygulamalar olsa da farklıdır.
Gelişim, uzun vadeli beceri kazandırmayı ifade ederken, eğitim, mevcut işinizi yapabilmek için gerekli bilgiyle donanmış olmayı ifade eder.
Eğitim gelişime yol açar. Ayrıca sağlık ve güvenlikle de yakından ilişkilidir. İş kazalarının azaltımasına yardımcı olur.
Nestle’nin ‘’Nestle Kakao Planı’’, tedarik zincirindeki kakao çiftçilerine kapsamlı eğitimler sunuyor. Bu program sayesinde, 150 binden fazla çiftçiye daha iyi tarım uygulamaları konusunda eğitimler verildi ve ürün verimliliği yüzde 40 oranında artırıldı.
7. Çocuk işçiliğin ve zorla çalıştırmanın önlenmesi
Apple’ın toplu tedarikçi denetim programı, çocuk işçiliği ve zorla çalıştırmanın ortadan kalkmasında büyük başarı sağladı.
Şirket, 2020 yılında toplam harcamalarının yüzde 94’ünü kapsayan 1.121 tedarikçi denetimi gerçekleştirdi.
Bu uygulamalarla:
· Çocuk işçiliği ve zorla çalıştırmaya karşı net politikaların geliştirilmesi
· Tedarikçilerin düzenli denetim ve değerlendirmelerinin yapılması
· Çalışma hakları konusunda eğitim ve öğretim sağlanması
· İhlaller için raporlama mekanizmalarının kurulması
· Yerel topluluklar ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği yaparak kök nedenlerin ele alınması sağlandı.
8. Şeffaflık ve hesap verilebilirlik
Tedarik zincirinde şeffaflık ve hesap verebilirlik, bir şirketin tedarikçileri, çalışma koşulları ve iş gücü uygulamaları hakkında açıkça bilgi paylaşmasını ve meydana gelen sorunları çözme sorumluluğunu üstlenmesini ifade ediyor.
Etik iş gücü yöntemini önemli yapan etkenler arasında paydaş güvenini inşa etme, risk tespiti sağlama, sürekli gelişim, iş birliği ve tüketici farkındalığı yer alıyor.
9. Etik tedarik
Etik tedarik uygulamaları, ürün ve malzemelerin işçi haklarına saygı göstererek, güvenli çalışma koşulları sağlayarak ve tedarik zinciri boyunca çevresel etkileri en aza indirerek temin edilmesini sağlar.
Bu da, tedarikçilerden ürün alırken işçi haklarını, adil ücretleri ve ticari etiği aktif bir şekilde savunmayı, riski azaltmayı, tüketici güvenini artırmayı ve insan haklarını korumayı içerir.
Starbucks’ın C.A.F.E. (Coffee and Farmer Equity) Practices programı, etik tedarik stratejisinin temel taşlarından biri olarak, Starbucks kahvesinin yüzde 99’unu kapsıyor ve 30 ülkede 400 binden fazla çiftçiyi destekliyor.
Bu kapsamlı yaklaşım, kahvenin çevresel olarak sürdürülebilir, sosyal olarak sorumlu ve çiftçiler için ekonomik açıdan uygulanabilir bir şekilde temin edilmesini sağlıyor.
10. Adil çalışma koşulları
M&S’nin adil çalışma koşullarına olan bağlılığı, Küresel Tedarik İlkeleri ve İnsan Hakları Politikası ile ortaya konuyor.
Şirketin anahtar girişimlerden biri olan M&S Etik Model Fabrika Programı, önemli tedarik ülkelerinde hayata geçirilmiş olup, verimlilik, etkinlik ve çalışma koşullarını aynı anda iyileştirmeye odaklanıyor.
Örneğin, Bangladeş’te bu program, çalışma saatlerinde yüzde 42’lik bir azalma sağlarken, maaşların korunmasına veya artmasına, çalışanların iş-yaşam dengesinin önemli ölçüde iyileştirilmesine yol açtı.
Şirket, 2025 yılına kadar ürünlerinin yüzde 100’ünün yüksek etik standartları karşılayan tedarikçilerden temin edilmesini amaçlayan iddialı hedefler belirledi.
M&S’nin adil çalışma koşullarına yaklaşımı, tedarik zincirindeki sistemik sorunları çözmeye odaklanıyor. Şirket, yaşam ücreti ve çalışanların güçlendirilmesi gibi karmaşık zorluklarla mücadele etmek için endüstri iş birliklerine ve çok paydaşlı girişimlere aktif olarak katılıyor.
Bu bütünsel yaklaşım, çalışma koşullarındaki iyileştirmelerin sürdürülebilir olmasını ve çalışanların yaşamları üzerinde kalıcı olumlu etki yaratılmasını sağlıyor.
Kaynak: