“Sivil toplum kuruluşları gözle görülür bir değişim içinde”

“Sivil toplum kuruluşları gözle görülür bir değişim içinde”

Kadınların ve genç kızların eğitim almasına destek olmak ve toplumdaki konumlarını güçlendirmek amacıyla eğitimle toplumu değiştirebileceğine inanan bir grup gönüllü tarafından kurulan Buldan Eğitim ve Dayanışma Vakfı’nın başkanı Meryem Salman, sivil toplum kuruluşlarının dünden bugüne nasıl bir süreçten geçtiğini anlatıyor.

Türkiye’de sivil toplumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’de sivil toplum son yıllarda hızlı bir değişim ve gelişim sürecine girdi. Ancak ülkemiz nüfusuna oranla STK sayısının hala yetersiz olduğunu söylemek gerekiyor. Bu STK’ların genellikle kentsel alanlarda ve ülkenin batısında yoğunluk gösterdiği de bir başka gerçek. Buldan Eğitim ve Dayanışma Vakfı da batıda ama kırsal alanda faaliyet gösteren bir vakıf. Aslında, sivil toplum kuruluşlarının tek sorunu sayılarının azlığı ya da bölgesel yoğunluğu değil. Konuyla ilgili yapılan çalışmalar sivil toplum kuruluşlarının kurumsallaşma düzeylerinin düşük kaldığını, kaynak yetersizliği nedeniyle faaliyetlerini sürdürmekte sorunlar yaşadığını gösteriyor, bazı kuruluşların ise bir tabeladan öteye geçemedikleri görülüyor. STK’ların mali kaynaklarının hedeflerini gerçekleştirmede yetersiz kalmasının nedenleri arasında, bu kuruluşların kaynak geliştirme konularındaki bilgi eksiklikleri sayılıyor. STK’ların çoğunluğunda bu konuda çalışacak ücretli, profesyonel çalışan bulunmaması bir eksiklik olarak görülüyor. Ancak son yıllarda Sivil Toplum Geliştirme Merkezi ve Bilgi Sosyal Kuluçka Merkezi gibi kurumlar eğitim konusunda eksikliği giderme konusunda oldukça başarılı çalışmalar yapıyor. Bir başka neden ise kurumsal ve bireysel bağışçıları STK’lara bağış yapmaya yönlendirecek mekanizmaların azlığı. Konu ilgili olarak, Adım Adım platformunun çalışmalarını ve Marjinal Sosyal tarafından hayata geçirilen Sosyal Bağış Hareketi’ni saymak mümkün. Aslında, sivil toplumun içinde bulunduğu ekonomik ve kültürel ortam, sivil toplumun gelişimiyle doğrudan bağlantılı. Bu nedenle ülkemizdeki sosyal sermaye yetersizliğinin sivil toplum için hala ciddi bir sorun olduğu da görülüyor. Yine de eğitim ve kadın sorunları alanında fark edilir derecede etkili sivil toplum kuruluşları olduğu bir gerçek. Bu STK’lar sayesinde iyi örnekler olsa da bunu tüm STK’lar için söylemek henüz mümkün değil. Bu güçlü kuruluşların sektörün tüm zayıflıklarına rağmen artan gücünü, genişleyen faaliyet alanlarını ve Türkiye’nin sosyal ve ekonomik sorunlarını çözmeye yönelik başarılı ve etkileyici girişimlerini görmemek mümkün değil. Geçmişle kıyasladığımızda ise ülkemizde sivil toplumun ve STK’ların gelişiminin etkileyici düzeyde olduğunu söylemek doğru olacaktır. Yaşadıkları sorunlara rağmen sivil toplum kuruluşları ülkenin gelişmesinde önemli kuruluşlar olarak ortaya çıkıyor, her geçen gün hem nitelikleri gelişiyor hem de sayıları artıyor.

Buldan Eğitim ve Dayanışma Vakfı’nı tanıtır mısınız?

Buldan Eğitim ve Dayanışma Vakfı, eğitimle hayatı değişen bir grup gönüllü tarafından 2015 yılında kurulmuş ancak vakıf binasının restorasyonu nedeniyle 2016 yılında faaliyetlerine başlamış genç bir vakıf. Toplumsal ve ekonomik kalkınma sürecinde kadınların etkin biçimde yer alması, bireysel ve toplumsal açıdan sürdürülebilir kalkınmanın gerçekleştirilebilmesinde önemli bir unsurdur. Kadın yoksulluğunun önlenmesi, eve giren daha yüksek gelir ve daha iyi yaşam standartlarına kavuşmak anlamına gelir. Bir sivil toplum kuruluşu olarak Buldan Eğitim ve Dayanışma Vakfı bu konuda kendine düşeni yapmayı hedefliyor, eğitim yoluyla kadınların bilinçlendirilmesi ve güçlendirilmesi için çalışmalar yapıyor. Vakıf, yetişkin kadınların sosyal ve ekonomik hayata aktif katılımlarını sağlayacak, kadınların haklarının bilincinde olmalarını destekleyici, mesleki gelişimlerine yönelik “Vakıf Günleri” adı altında seminerler düzenliyor, başarılı ve maddi olanakları sınırlı olan kız öğrencilere burs desteği veriyor. Bunlara ek olarak bölgedeki kadınların evde yaptıkları ürünleri değerlendirmek ve bu yolla aile yoksulluğunu azaltmak amaçlı çalışmalar yapıyor. Vakıf desteğiyle vakıf binasının giriş katında açılan işletmede kadınların el emeği ürünler değerlendiriliyor.

Vakıf ülkemizde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının yaşadığı zorlukların farkında. Konuyla ilgili Sivil Toplum Geliştirme Merkezi veya diğer kuruluşların düzenlediği eğitim/seminerlere Yönetim Kurulu Üyeleri, çalışanları, gönüllüleri ile katılarak kendini geliştirmeye çalışıyor. Kaynak toplama/yaratma faaliyetlerini geliştirmek için hem Adım Adım Platformu’na üye oldu hem de Sosyal Bağış Hareketi’nin içinde yer aldı. Toplumun güvenini kazanmak için “şeffaflık” ilkesini benimsedi ve Açık Açık platformuna üye oldu. Açık Açık, Türkiye’de, bağışçıları, bağışçı haklarını tanıyan şeffaf ve hesap verebilir dernek ve vakıflar ile bir araya getirmek amacıyla kurulmuş bir platformdur. Platform üyesi bir kurum olarak Vakıf da, “Bağışcılık Hakları Beyannamesi”ni imzaladı ve mali tablolarını ulaşmak isteyen herkes için hem kendi web sitesinde hem de Açık Açık platformunun sitesinde yayınladı. Vakıf gönüllü ağını genişletmek için ise bu yılın başlarında “Gönüllülük Prosedürü”nü yayımladı, kapısını katkıda bulunmak isteyen herkese sonuna kadar açtı.

2019 için yeni projeleriniz var mı?

Kadının toplumsal anlamda rol ve statü olarak doğru yerde olmasının ancak bilinçli ve nitelikli bir eğitim süreciyle gerçekleşebileceği bir gerçektir. Vakıf bu amaç doğrultusunda “Kızımız Okuyacak” projesini hayata geçirdi. Projenin hedefi 200 üniversite öğrencisi genç kızın üniversite eğitimini desteklemek. 2018 yılının ikinci yarısında başlayan proje kapsamında an itibarıyla 30 kız öğrenci destekleniyor, bu öğrencilerin öğrenim hayatları boyunca gerekli finansman sağlandı. 2019 yılında da Vakıf, bu proje için kaynak sağlamak amacıyla Adım adım Platformu çatısı altında maratonlara katılmaya devam edecek, projenin uzun vadeli finansmanı için farklı kaynaklara ulaşmak için çalışmalarını sürdürecek. Aynı proje için yurt dışında faaliyet gösteren bir Sivil Toplum Platformu’na (Global Giving) üye oldu ve orada da aynı kampanyayı hayata geçirdi. 2019 yılında da kadınlara yönelik seminerler “Vakıf Günleri” adı altında düzenli olarak yapılmaya devam edilecek. Kadınların emeklerini değerlendirme başlığı altında geniş katılımlı bir “Kooperatifçilik ve E-ticaret” semineri planlanıyor. Aynı zamanda Vakıf ürünlerini pazarlayabilmeleri için kadınlar adına bir online satış sitesini faaliyete geçirmek için çalışmalarına devam ediyor. Bunun proje için gerekli marka tescil işlemleri için başvurular yapıldı. Vakfın amaçlarından biride kadınların her konuda bilinçlendirilmesi. Günlük hayatta herkesin karşılaşabileceği hukuksal konularda yöredeki kadınlar için bir “Hukuksal Okuryazarlık” projesi hayata geçirilmesi planlanıyor. Proje için ön çalışma başladı. Vakıf projelerin hayata geçirilmesinde her türlü iş birliğini değerli buluyor, projenin içeriğine göre diğer STK’lar, kamu ve özel sektör kuruluşlarıyla yapılacak iş birliğinin başarıyı artıracağına inanıyoruz.

Sivil toplum ve güven ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son yıllarda gözle görülür bir değişim sürecinde olan sivil toplum kuruluşları, hala vatandaşlardan yeterince destek almakta zorlanıyor. Bu sorun sivil toplumun gelişmeye açık konusu olma özelliğini koruyor. Sivil toplum kuruluşları da katılımı yetersiz görüyor. Bu sorunu, maddi sorunlarından sonra en önemli ikinci sorun olarak görüyorlar. Türkiye’de bağış oranları da başka ülkelerle kıyaslandığında düşük kalıyor. Uluslararası bir araştırmaya göre, bağış, gönüllülük ve tanımadığı birine yardım etme eğilimleri açısından 153 ülke içinde ülkemiz 134’üncü sırada yer alıyor (CAF, 2010). Araştırmalar hala dilencilerin ülkemizde en büyük bağış alan kesim olarak yer aldığını gösteriyor. Bundan çıkarılması gereken sonuç, sivil toplum kuruluşlarının toplumun güvenini kazanma konusunda daha çok çalışması gerektiğidir. Toplumu yapılan bağışlarının amaca uygun faaliyetlere harcanıldığı konusunda yeterince ikna edememişlerdir. Bunun nedeni olarak ise STK’ların yeterince şeffaf olmayı başaramamaları söylenebilir. Çünkü şeffaflık açısından incelendiklerinde, STK’ların mali bilgilerine ulaşma konusunda sorun bulunuyor, bu bilgilere nasıl ulaşılacağı konusunda bir netlik görülmüyor. 

Sizce Türkiye’de gönüllülük ne durumda?
Sivil topluma katılım biçimleri arasında katılımın en dar olduğu alanlardan biri gönüllülüktür. STK’lara gönüllü katılımının düşük olmasının nedenleri arasında, genel refah seviyesinin gönüllü çalışmaya zaman ayıracak seviyede olmaması, gelir seviyesi iyi, sağlığı yerinde emekli sayısının ise yetersiz olması olarak gösterilmektedir. Ancak diğer bir sorun da ülkemizde gönüllü çalışmanın algısının yanlış olmasıdır. Gönüllüler, canları istediği zaman, istedikleri şeyi yapacaklarını düşünüyor. Oysa ki gönüllü olmak, üzerine aldığı işi, belirlenen zamanda, belirlenen nitelikte yapmayı üstlenmek demektir. Ülkemizde az sayıda da olsa gönüllü çalışmalarına yeterli bir şekilde zaman ve emek veren bir grup vatandaşın var olduğu bir gerçek. Bunu Adım Adım ile katıldığımız maratonlarda görmek mümkün. Buna rağmen, uzun süre aynı kurumda faaliyet gösteren gönüllü sayısı az ve STK’larda gönüllülük uzun ömürlü olamıyor. Ancak katılımın her geçen gün arttığı, artık “Gönüllü Yönetimi” kavramının STK’ların gündemine girdiği, bu konuda akademik çalışmalarında yapıldığı da görülüyor. 2008 yılında, uluslararası nitelikteki yapılan bir diğer araştırmaya göre Türkiye’de gençlerin sivil topluma katılımı 55 ülke arasında en düşük oranda (%8) gerçekleşmektedir (TEGV-Infakto). Gençlerin katılımıyla ilgili olarak, öğrencilere bu konuda eğitim verilmesi, sadece lisans düzeyiyle sınırlı kalmayıp ön lisans, orta ve hatta ilköğretime kadar yaygınlaştırılması öneriliyor. Ancak sadece konuyla ilgili eğitim verilmesinin yeterli olmayacağı, uluslararası uygulamalarda görüldüğü gibi liselere, üniversitelere kabul aşamasında Gönüllülük Karnesi aranmasının bir eğitim politikası olarak kabul edilmesinin bu sorununun çözümüne katkısı olacağı düşünülüyor. Ayrıca gönüllülük işinin sadece gençlere yüklemenin yeterli olmayacağı, zamanını değerlendirmek, içinde yaşadığı topluma katkı koymak isteyen yetişkinler için de konuyla ilgili eğitim programlarının düzenlenmesinin STK’larda çalışan eksikliğinin giderilmesi konusunda etkisi olacağı düşünülüyor.

EDİTÖR: Merve Aydın

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar