“Müzik barışa giden yoldaki en etkili araçlardan biri”

“Müzik barışa giden yoldaki en etkili araçlardan biri”

İlk defa 21 Haziran 1982 yılında Paris’te kutlanan Dünya Müzik Günü kapsamında; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen “Her çocuğun sanatsal yaşama katılma hakkı vardır” ilkesi ışığında faaliyet gösteren Barış İçin Müzik Vakfı’nın Program Koordinatörü Hazal Kol ve Koro Direktörü ve Şefi Ceyda Çekmeci ile müzik ve barış arasındaki ilişkiyi, çocukların sanatsal yaşama katılma haklarını, müziğin çocuklara sağladığı katkıyı ve El Sistema adlı eğitim programlarını konuştuk.

Müzik ve barış arasında nasıl bir ilişki var? Müziğin barışın sağlanmasındaki rolü ne?

Müzik barışa giden yoldaki en etkili araçlardan biri. Tekil veya çoğul fark etmeden müzik yapmak başlı başına bir beraberlik eylemi. Barış İçin Müzik Vakfı da 15 senedir gerçekleştirdiği, müzik aracılığıyla sosyal dönüşüm hedefleyen programında müziğin birleştirici gücünden ilham alıyor.

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde belirtilen “Her çocuğun sanatsal yaşama katılma hakkı vardır” ilkesi ışığında faaliyet gösteriyorsunuz. Bu hak neleri kapsıyor? Siz çocukların bu haktan yararlanabilmesi için nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz?

Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde de belirtildiği üzere her çocuğun dinlenme, boş zaman değerlendirme, oynama, yaşına uygun etkinliklerde bulunma ve kültürel ve sanatsal yaşama serbestçe katılma hakkı olduğuna inanıyoruz. Sanatsal yaşama katılım hakkı en genel anlamıyla; bireylerin konser, tiyatro, sergi gibi herhangi bir sanat dalındaki faaliyetlere katılım gösterebilmesini, bir sanat dalında eğitim alabilmesini, bu alanda çalışmalar yapıp kendini geliştirebileceği imkanlar bulabilmesini kapsıyor. Her çocuğun sanata ilişkin etkinliklere serbestçe katılabilmesi için ise uygun ve eşit fırsatların sağlanması gerekiyor. Barış için Müzik Vakfı olarak tam bu noktada, çocukların sanatsal yaşama katılımının önündeki engelleri kaldırmak için herkese açık ve ücretsiz bir müzik eğitimi olanağı sunuyoruz. Bir enstrüman çalmak veya müzik eğitimi almak isteyen tüm çocukları, hiçbir müzikal elemeye tabi tutmadan ve karşılık beklemeden orkestralara ve korolara dahil ediyor, böylelikle önlerinde engel olmaksızın müzikal faaliyetlere katılabilmelerini sağlıyoruz.

Beraber çalıştığınız çocuklarda müzik eğitimleri ve koro çalışmaları sonrasında nasıl değişimler gözlemlediniz? Müziğin çocuklara nasıl katkıları oldu?

Müzik, çocuk ve genç bireyler için tam bir keşif dünyası. Özellikle çok sesli müzik yapmak çocukların farklılıkları algılayabilmesinde ve beraberlik duygusu geliştirebilmesinde büyük rol oynuyor. Bir koronun veya orkestranın parçası olmak, peşinden gelen sorumluluk ve topluluk bilinci, ortak hedeflerde birleşme hissi ve özgüven getiriyor. Böyle bir oluşumun içinde yer almak tabii ki çocukların sadece müzikal değil, kişisel gelişimini de olumlu yönde etkiliyor.

El Sistema Türkiye adında bir eğitim programınız var. Bu programın içeriğinden ve kimlerin bu eğitim programından yararlanabileceğinden bahsedebilir misiniz?

Esasında Barış İçin Müzik, 2005 yılında, Venezuela’daki benzer bir toplumsal müzik organizasyonu olan “El Sistema”dan tamamen habersiz bir şekilde kuruluyor. Dünyanın farklı yerlerinde çok benzer bir yapıyla ve ortak amaçlarla hareket eden bu iki oluşumun yolları ilk kez 2011 yılında kesişiyor ve bu tarihten itibaren El Sistema’yla Barış İçin Müzik arasında bir dostluk ilişkisi başlıyor. Bu vesileyle El Sistema Türkiye adını da alan Barış İçin Müzik Vakfı’nın programında; İlk Adım Orkestrası, Çocuk Orkestrası, Gençlik Orkestrası olmak üzere üç farklı orkestra, bir gençlik korosu ve oda orkestrası, akordeon grubu, yaylı, üflemeli, vurmalı gibi çeşitli enstrüman toplulukları var. Bir orkestra veya koroda yer almak isteyen tüm çocuklar ve gençler, Barış İçin Müzik Vakfı’nın programlarından yararlanabiliyor.

Farklı coğrafyalara, dillere, kültürlere sahip olsak da müzik sayesinde birleşebiliyoruz. Müziğin bu birleştirici gücü altında çeşitli etkinlikler yapıyor musunuz?

Çalışmalarımızda müziğin birleştirici gücüne sık sık tanık oluyoruz. Hem yerel hem de uluslararası paydaşlarla konserler, kamplar ve atölye çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Pandemi döneminden önce, şubat ayında koro ve orkestra en son konserini Leipzig Operası Çocuk Korosu’yla birlikte gerçekleştirdi. “DSMN” (Don’t Stop Me Now, Beni Şimdi Durdurma) isimli konserde, izleyicilere 2040 yılında müziğin hâkim olduğu bir dünyada neler olduğunu anlattılar. ENKA Sanat’ın ev sahipliğinde gerçekleştirdiğimiz bir haftalık kamptan, Türkiye’den ve Almanya’dan toplam 150 çocuk ve genç müthiş bir paylaşım ve deneyimle ayrıldılar.

Koronavirüs salgını sebebiyle evlere kapandık fakat müziğin sesini dijital araçlar sayesinde duymaya devam ettik. Vakıf olarak siz bu dönemde nasıl bir yol izlediniz? Salgın çalışmalarınızı nasıl etkiledi?

Salgın süresince eğitimlerimize online olarak devam ettik. Farklı öğrenci gruplarıyla, çeşitli dijital platformlar üzerinden birebir ve toplu dersler gerçekleştirdik. Enstrüman derslerinin yanı sıra temel müzik bilgisi, müzik tarihi gibi alanlarda çalışmalar yaptık. Elbette birçok müzik topluluğunun yaptığı gibi biz de sanal orkestra ve koro performansları hazırladık. Bu şekilde birbirimizden uzakta da olsak seslerimizi bir araya getirdik. Salgın ve beraberinde getirdiği karantina süreci, zorluklarının yanı sıra birbirimize destek olmaya devam edebileceğimiz yöntemleri beraber keşfetme fırsatları da ortaya çıkardı. Bu anlamda hepimiz için zorlu olduğu kadar öğretici de oldu.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar