“Kadınlar ve kız çocukları yalnız olmadıklarını bilsinler”

“Kadınlar ve kız çocukları yalnız olmadıklarını bilsinler”

STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik, Matematik) alanlarında toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak ve bu alanlarda kız çocukları ve kadınları güçlendirmek amacıyla kurulan Sisterslab’ın kurucu üyesi Nihal Güngör ile Sisterslab’ın hikayesi, teknoloji sektörü ve toplumsal cinsiyet eşitliği hakkında keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

SistersLab’ın kuruluş hikayesinden ve projelerinizden bahsedebilir misiniz?

SistersLab, üç kız kardeşin kurmuş olduğu bir sosyal girişim ve dernektir. Hilal Güngör, teknoloji sektöründe çalışıyor; yazılım, robotik ve eğitim teknolojileri tarafında tecrübeleri var. Ben sosyoloğum, bu zamana kadar hep sivil toplum alanında yer aldım. Altı yıl bir sivil toplum kuruluşunda farklı bir hak alanında çalıştım. Şu an ise tamamen SistersLab ile ilgileniyorum. Diğer kardeşim Merve ise spor faaliyetlerinde aktif ve o da proje yazma konusunda kendisini geliştiriyor.

SistersLab aslında tamamen bizim uzmanlık alanlarımızın kesişiminden ortaya çıktı. Ablam Hilal ve kardeşim Merve’nin zaten hobi olarak başlayan “Do It Yourself” çalışmalarını paylaştığı bir Instagram hesabı vardı. Bu paylaşımlara gelen yorumlarla beraber aslında bu alanda eğitim ve bilgi ihtiyacının olduğunu gözlemlemiş olduk. Çünkü erkeklerden gelen yorumlar ile kadın ve çocuklardan gelen yorumlar arasında farklar vardı. Erkekler “Bu ürünün fiyatı ne?”, “Bu ürünü hangi markadan almayı önerirsin?” gibi yorumlar yaparken kadınlardan ve çocuklardan “Bu nedir?”, “Bunu biz yapabilir miyiz?” gibi yorumlar alıyorduk. Aslında ilgilerinin olduğunu ancak bu alanda bilgi sahibi olmadıklarını fark ettik. Ardından kadın ve kız çocuklarının dahil olduğu bir atölye yapmaya karar verdik. Çok farklı yaş gruplarından kadın ve kız çocuklarının katıldığı bu atölyeye temel elektronik atölye ismini verdik. Atölyenin daha eğlenceli olması adına devre kurarak ışıklı bir ürüne dönüşmesini sağladık. İlk atölyemizin ardından zamanla üniversite kulüplerinden, kadın topluluklarından ve farklı STK’lardan talepler gelince atölyelerimizi artırmaya başladık. Atölyelerimizin zaman planını yaptığımızda, hedef grup belirlediğimizde ve bütçe çalışması yaptığımızda ciddi bir projeye dönüşebileceğini fark ettik.

Ufak ufak tüzel kişiliği olmayanlara uygun projeler bulup başvurduk. Mülteci Destek Derneği’nden ve Türkiye Avrupa Vakfı’ndan destek aldık. Bu destekler bizi oldukça geliştirdi ve güçlendirdi. Ardından tüzel kişiliğe ihtiyacımız olduğunu fark ettik. Hedef grubumuz ve yaptığımız çalışmaların tüzel kişiliğimize uygun olmasından dolayı dernek olmaya karar verdik. Dernek olduktan sonra daha ciddi bir şekilde projelere zaman ayırmaya başladık ancak bunları yaparken hepimizin aslında başka işleri de vardı. Sadece hafta sonumuzu ve işten sonraki zamanımızı SistersLab’a ayırabiliyorduk. Tam bu noktada Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın bizim gibi küçük ölçekli STK’ları ayni ve nakdi destek ile güçlendirmeyi hedefleyerek hayata geçirdiği kapasite geliştirme programı ile karşılaştık. Bu program bize çok uygundu çünkü bu alanda eğitime ihtiyacımız vardı. Böylece Women in Tech Academy’nin de yolculuğu başlamış oldu.

Projeden ayrıca bahsedeceğim ama burada bizim de en büyük partnerlerimizden olan İBB ile düzenli çalışmalarımızdan bahsedebilirim. İBB Veri Laboratuvarı ile her ay düzenli olarak üç içerik çıkarıyoruz. Bu içeriklerin biri eğitim, ikisi ise Yazılımcı Sohbetleri oluyor. Burada amacımız hem teknik eğitimlerin canlı ders olarak ücretsiz bir şekilde erişilebilir olması hem de bu alanlara ilgi duyan kişilerin 101 eğitimlerle kendini test edebilmesi, halihazırda bu alanda çalışan biri ise kendini geliştirebilmesidir. Yazılımcı Sohbetleri’ni ise rol model buluşmaları gibi düşünebilirsiniz; alanında uzman yazılımcıların kendi kariyer hayatlarını, iş tecrübelerini, eğitim aldığı yerler ve okullarını, faydalandığı burslarını, dahil oldukları toplulukları veya hobilerini anlatarak bu alanda çalışan veya bu alana ilgi duyan kişilerin sorularını birebir yanıtladığı iki saatlik keyifli oturumlar diyebilirim.

Women in Tech Academy’nin içeriğinden bahsedebilir misiniz? Eğitim sonunda katılımcılardan ne gibi geri dönüşler alıyorsunuz?

Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın programı için hazırladığımız projede hedef kitlemiz olarak 20-28 yaş grubu arası, mühendislik bölümü öğrencisi veya mezunu, NEET (Ne Eğitimde Ne İstihdamda ) kadınları odağımıza alarak iki ayrı akademi kurguladık. Bu akademilere yaklaşık 1000’e yakın başvuru aldık. Akademide üç aylık süre boyunca Python yazılım eğitimi veriyorduk ama Python eğitimi tek başına yeterli değil. Bunun yanında kadınları iş hayatında güçlendirecek CV hazırlama, Linkedin kullanımı, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, kadın yazılımcıların konuşmacı olduğu İlham Buluşmaları blog yazma gibi oturumlar da tasarladık. Bu projeyi başarılı şekilde bitiren kadınları toplumsal cinsiyet eşitliğini gündemine alan ve iş yerindeki kadın yazılımcı oranını arttırmak isteyen şirketlerle buluşturduk. İlk başta bu şirketleri bulmak için çok çabaladık ancak daha sonra şirketler projede yer almak için kendileri başvurmaya başladı. Katılımcıların sadece istihdamını sağlamak değil aynı zamanda güvende, olabildiğince cinsiyet eşitliğine duyarlı iş alanında çalışabilmelerini istiyorduk. Bu sebeple şirketlerle de çok detaylı görüşmeler gerçekleştirdik. İlk dönem üç ayrı şirket (Pisano, Segmentify, TurkNet) ile çalıştık ve bu üç şirkette 6 kadın istihdam edildi. Bu şekilde ilk akademi tamamlanmış oldu. İkinci akademimizin eğitim süreci bitti, istihdam süreci devam ediyor ve yeni partner şirketlerimiz de (BeanCulture, SuperPeer) var. Bu dönemki istihdam oranımız çok daha yüksek olacağını öngörüyoruz.

Akademimizi tamamlayan ve daha sonra istihdam edilen/devam eden katılımcılardan ve şirketlerden çok güzel geri dönüşler alıyoruz ve bu da bizi çok mutlu ediyor.  Proje kapsamında teknik eğitimin yanında toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimi ve iş hukuku eğitimi de veriyoruz çünkü kadınları istihdam etmenin tek başına bir farkındalık ve değer yaratmayacağını savunuyoruz. Bu sadece kadınları güçlendirmek ile mümkün değil; bunun için şirketlerin de bilincinin artırılması gerekiyor. Bu doğrultuda şirketlere de ihtiyaçlarına ve taleplerine göre Toplumsal Cinsiyet Eşitliği eğitimleri veriyoruz ki bu zaten Women in Tech Academy Projemizin bir hedefi idi.

Gönüllülük süreçlerinizden bahsedebilir misiniz? Kimler gönüllü olabilir? Gönüllüleriniz ile ne gibi faaliyetler gerçekleştiriyorsunuz?

SistersLab’ın bugünlere gelmesini sağlayan aslında birbirinden değerli gönüllülerimizdir. SistersLab’a ciddi zamanını harcayan yüze yakın gönüllümüz var ve yaptığımız her iş gönüllü ekibimiz ile birlikte ilerliyor.

İlk başlarda genel gönüllülük çağrılarımız oluyordu. Ancak zamanla bunun çok işleyen bir sistem olmadığını gördük çünkü bazen gelen kişiye uygun veya onun mutlu hissettiği bir iş olmayabiliyor. Ya da bizim o kişiyle iletişimimiz kopuk oluyor ve biz kötü hissediyoruz. Şimdi sadece ihtiyaç olduğunda ve belli sayıda kişi için ilan açıyoruz. Topluluğumuzu tamamen Slack’ten yönetiyoruz. Şu an Slack’te 2000’in üzerinde kişi var. Aktif gönüllümüz ise 100’e yakın. Sosyal medya, içerik üretimi, grafik tasarımı, proje yazma, feminist okuma grubu alanlarında aktif olan gönüllerimiz var. Ayrıca Slack’te dizi-film paylaştığımız, sohbet ettiğimiz, burs ve iş ilanı gibi duyuruları paylaştığımız kanallarımız da mevcut. Ayrıca İBB Veri Laboratuvarı ile her ay bir eğitim ve iki yayın hazırlıyoruz. İBB yayınlarımız ile de bir gönüllümüz ilgileniyor.

Gönüllülerimiz arasındaki bağı güçlü tutmak için çok çaba sarf ediyoruz. Bu çok büyük fiziksel etkinliklere ihtiyaç duyulmadan çok basit şeylerle de mümkün olabiliyor. Dileyen gönüllülerimizle yılbaşı çekilişi yapıyor ya da katılmak isteyenlerle oyun geceleri de düzenliyoruz. Bu oyun gecelerinde ufak kodlama bilgisi gerektiren eğlenceli oyunlar da oynuyoruz. Şehirler arası SistersLab buluşmaları yapıyoruz. Bu tarz ufak şeyler arkadaşlık ilişkileri kurmamızı ve ilişkilerimizi güçlendirmemizi sağlıyor. Böylece çok rahat fikir beyan edebileceğimiz ve çalışabileceğimiz bir ortam oluşturabiliyoruz.

Eğitim ve farkındalık projelerinizde bilim ve teknoloji alanında çalışan birçok kadın ile birlikte yol alıyorsunuz. Gözlemlerinize göre bu alanlarda faaliyet gösteren kadın çalışanların yaşadığı en büyük sorunlar sizce neler?

Bu alanda çalışmadım ancak arkadaşlarımdan ve yazılımcı kadın konuklarımızdan duyduklarımı aktarabilirim. Temelde zaten bilgi eksikliğinden çıkan bir problem var. Bu alanın çok teknik bir alan olduğu için kadınlara uygun olmadığı gibi artık söylemekten sıkıldığımız hatta utandığımız düşünceler var. Maalesef, insanların eğitim seviyesinin ortalamaya göre yüksek olduğu bir sektörde bile böyle söylemler olabiliyor. Teknoloji alanında daha mantıklı ve rasyonel insanların yani erkeklerin çalışabileceğini ve kadınların bu alanda çalışsa bile tamamen kadınlığını ön plana çıkararak başarılı olabileceğini düşünenler var. Ben burada sorunun asıl öznesinin kadın değil de “erkek olmayanlar” üzerinden ilerlediğini düşünüyorum, bu da teknoloji sektörünün erkek egemen bir alan olarak bilinmesini kolaylaştırıyor.

Ayrıca kadın çalışanların maaş adaletsizlikleri ve iş yerinde konforlu olmaması ile ilgili de karşılaştığı sorunlar var. Maalesef, hâlâ bu kadar basit şeyleri dahi tartışmaya devam ediyoruz. SistersLab sayesinde Twitter akışım tamamen yazılımcıların içerikleri ile dolu. Bazen o kadar nefret dolu içeriklerle karşılaşıyorum ki… Önceden kadınların sektörde var olmasını tartışırken şimdilerde ise kadınlara yönelik açılan bootcampler hedef olmuş durumda. “Bu eğitimler sadece kadınlara mı olacak, erkekler taş mı yesin?” gibi paylaşımlar olabiliyor. Kadın örgütlenmelerine, kadınlara yönelik çalışmalara taş atmak için bazı insanlar adeta tetikte bekliyor.

Kadınların teknik bir konu üzerindeki fikirleri daha az dinlenirken erkeğin fikri daha çok ciddiye alınabiliyor. Kadının yaşı, kıyafeti, medeni durumu, çocuk sayısı, regli, çocuk yapma ihtimali bile problem oluşturabiliyor. Bu sektörde teknoloji ekip lideri olarak çalışan bir arkadaşımın hikâyesi içinde bulunduğumuz durumu dana net gösterecektir: Arkadaşım kendi ekibindeki tek kadın. Ekibindeki erkek çalışanların ona sürekli “abicim”, “kardeşim” gibi ifadeler kullandığını dile getiriyor. Arkadaşım en sonunda “Ben senin kardeşin veya ağabeyin değilim, ben ekibin yöneticisiyim benimle daha saygılı konuşmanı istiyorum.” diyerek tepkisini belirtiyor. Biz herkese bunu tek tek öğretecek miyiz?

Sizce bu sorunların ve eşitsizliğin ortadan kalkması için sektörlerin ne gibi değişikliklere ihtiyaçları var? Neler yapılabilir?

Bu bir anda değişecek bir şey değil çünkü temelde bir eylemin ve algının değişmesini gerektiren bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusu barındırıyor. Biz bunu düşünerek işe farkındalık arttıran ve topluluğu harekete geçiren Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 101 eğitimleri tasarlayarak başladık. Bu eğitimleri alt kırılımlara ayırarak daha sektöre özel bir hale getirdik. Teknoloji sektöründe erkek çalışan oranı daha yüksek olduğu için cam tavan atölyesi, eşit işe eşit ücret, veya broculture dediğimiz erkek çalışanların kendi aralarında vakit geçirerek kadın çalışanları dışlaması gibi sorunların konuşulduğu ve çözüm önerilerinin geliştirildiği atölyeler yapıyoruz. Böylece sektördeki sorunları daha net belirleyip o alana özgü eğitimleri kurgulayabiliyoruz. Atölyelerde de daha fazla neler yapılabilir tartışıyoruz. Örneğin ebeveyn dostu şirket olmak, iş yerinde sadece annenin değil babanın da çocukla ilgilenebileceği bir alan oluşturmak, kadınlar süt izinlerini kullanırken süreci onlar için kolaylaştırmak, iş yerinde çocuk dostu alanlar oluşturmak, mülakatların daha cinsiyetsiz ilerlemesini sağlamak, kadınları yıpratan ve motivasyonunu düşüren eylemlerin önüne geçmeye çalışmak oldukça önemli ve basit adımlar.

Bilim ve teknoloji sektörlerinde kadın emeğinin ve bakış açısının artması bu sektörlere ne gibi yararlar sağlayabilir?

Sektöre yönelik yanıt vermem çok mümkün olmaz ancak genel olarak nasıl bir faydası olabileceğinden bahsedebilirim. UNDP bu konuyla ilgili bir rapor yayınlamıştı. Rapora göre, cinsiyet eşitliğini gözeterek faaliyetlerini yürüten veya bunun üzerinde çalışmalar yapan şirketlerin ekonomik büyüme oranlarında ve çalışan verimliliğinde ciddi artışlar vardı. Bu tabii ki çalışanın işe devam oranını, başarısını, iş arkadaşları ve yöneticileri ile ilişkisini de etkileyen bir faktör. Bizim açımızdan da bakarsak biz çalışacağımız şirketin toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığını artırmaya istekli olmasını tercih ediyoruz. Dolayısıyla şirketlerin yapacağı iş birlikleri ve özellikle sivil toplum ile yapacağı projeler için toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı oldukça değerli.

Ayrıca şirketlerle yaptığımız toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerimizde çalışanların bu konular hakkında konuşmak istediklerini fark ettik. Genellikle katılım oranı çok yüksek oluyor. Çalışanlar bu konuda kendi fikirlerini beyan etmek ve konuyu tartışmak için alan açılmasından oldukça memnunlar. Bir alan arıyorlar ve bizim de işimiz ve isteğimiz bu alanı oluşturmak.

STEM alanlarında çalışmak isteyen ancak belirli normlar sebebi ile cesareti kırılan kız çocukları ve kadınlar için ne söylemek istersiniz?

Bu soru için nokta atışı bir cevabım var. “Eğitimlere nasıl ulaşabilirim?”, “Yazılıma yeni başladım ne önerirsiniz?” gibi çok fazla soru alıyoruz. Biz bu soruları yanıtlamanın yeterli olmayacağını düşünüyoruz ve bu kişileri olabildiğince gönüllü mentorlar ile eşleştiriyoruz. Geçtiğimiz gün bir girişim grubunu bir mentor ile eşleştirdik çünkü bir modele ihtiyaçları vardı. İnsanların daima yanında olduğunu bildiği, deneyimlerini dinleyebileceği ve sorularını sorabileceği bir mentora ihtiyacı var, buna biz de dahiliz. İş geliştirme sürecinde bize gönüllü destek olan çok sayıda mentorumuz var. İsimlerini de söylemeyi çok isterim: Ali Barış Bingüler, Ergin Eroğlu, Etem Özdemirci, Okan Dursun, Safa Karataş, Süheyla Er Aksoy. Son olarak kadınların ve kız çocuklarının bu alanda yalnız olmadıklarını bilmelerini istiyoruz.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar