ABD ile Çin arasında Nisan ayı başından bu yana süren gümrük fırtınası, şimdilik yerini sakinliğe bıraktı. Karşılıklı olarak tarifeleri düşürme kararı alan iki ülke, 90 günlük bir ateşkes üzerinde anlaştı. Anlaşma kapsamında, ABD’nin Çin mallarına uyguladığı gümrük vergisi yüzde 145’ten yüzde 30’a çekilirken, Çin de ABD’den ithal ettiği ürünlerde vergiyi yüzde 125’ten yüzde 10’a indirdi.
ABD ile Çin arasında Nisan ayı başından bu yana süren gümrük fırtınası, şimdilik yerini sakinliğe bıraktı. Karşılıklı olarak tarifeleri düşürme kararı alan iki ülke, 90 günlük bir ateşkes üzerinde anlaştı.
Anlaşma kapsamında, ABD’nin Çin mallarına uyguladığı gümrük vergisi yüzde 145’ten yüzde 30’a çekilirken, Çin de ABD’den ithal ettiği ürünlerde vergiyi yüzde 125’ten yüzde 10’a indirdi. Vergi çatışmaları nedeniyle alışveriş siyasete taşınmış oldu.
Şimdilik tansiyon düştü ancak ne kadar süreceği belirsiz.
Fiyatlar hızla yükseldiği ve kar marjlarının daraldığı bu dönemde, markalar gümrük vergilerini avantaja çevirmenin yollarını arıyor. Kimi şirketler vergi öncesi ani indirimlerle tüketiciyi cezbetmeye çalışırken, kimileri etiketlere ‘gümrük tarifesi dahil’ notları düşerek farkındalık yaratıyor.
İkinci el moda platformu ThredUp’ın verilerine göre, Amerikalı tüketicilerin %59’u, Trump’ın yarattığı ekonomik belirsizlik ortamında bütçesini korumak için daha hesaplı seçeneklere yöneliyor. Z kuşağında ise bu oran %66’ya çıkıyor; gençler alışveriş tercihlerini giderek daha bilinçli ve pragmatik kararlarla şekillendiriyor.
Bununla birlikte, yerelden satın alma anlayışı güçlü bir toplumsal harekete dönüşüyor. Tüketicilerin yerli üretime olan ilgisi artık sadece bir tercih değil, ekonomik kırılganlığa ve küresel belirsizliklere karşı bilinçli bir tepki, hatta politik bir duruş niteliği taşıyor.
Ticaret savaşlarının tırmandığı bir dönemde, ‘yerel olan’ın cazibesi sadece özgünlükle sınırlı kalmıyor. Ürünün menşei, tüketiciler için giderek artan bir politik ifade aracı ve kültürel aidiyet göstergesi haline geliyor.
Markalar açısından bu değişim, köken hikayelerini ve tedarik zincirlerini yeniden kurgulama zorunluluğunu beraberinde getiriyor.
Amaç, ekonomik dayanıklılığı artırırken, giderek daha seçici hale gelen tüketicilere hitap eden anlamlı bir hikaye oluşturmak.
Kaynak: