“Gönüllülük motivasyonu toplumda oldukça yüksek”

“Gönüllülük motivasyonu toplumda oldukça yüksek”

Uluslararası Hoşgörü Günü, hoşgörüsüzlüğün tehlikeleri konusunda halkı bilinçlendirmek amacıyla 1995 yılından beri 16 Kasım’da kutlanıyor. Bugün kapsamında “Hoşgörü uygarlığın ilk basamağıdır” diyen ve bireylerin potansiyelini, toplumsal sorunlar ve ihtiyaçlar doğrultusunda gönüllü bir harekete dönüştürme misyonuyla faaliyet gösteren Gönüllü Hareketi Derneği’nin Başkanı Sertaç Şipka ile Türkiye’deki gönüllülük oranını, gönüllülüğün bilinirlik düzeyini, derneğin çalışmalarını, gönüllülüğün hoşgörüyle ilişkisini ve e-gönüllülük kavramını konuştuk.

Toplum genelinde gönüllülük oranı ne düzeyde? Genel olarak nasıl bir gönüllü profiliyle karşılaşıyoruz?

Ülkemizdeki toplumsal ve sivil katılımının durumu konusunda araştırma şirketleri ve üniversiteler tarafından hazırlanan ve yayınlanan raporlar var. Genellikle her yıl yeni bir raporu inceleme şansımız oluyor. Son on yıldır yapılan araştırmalardan gördüğümüz kadarıyla ülke çapındaki gönüllülük oranı, sosyo-politik gelişmelere de bağlı olarak yüzde beş ila yedi arasında değişkenlik gösteriyor. Gönüllü Hareketi’ne başvuru yapan ve çalışmalarımıza katılan gönüllü profili ise oldukça geniş. Mesela son dönemde lise öğrencilerinin büyük bir ilgisi var. Üniversite öğrencilerinin yanı sıra yüksek lisans öğrencilerinin de gönüllülük isteği oldukça fazla. Bununla birlikte üniversite mezunları, iş bulma süreçlerini gönüllü çalışmalara katılarak değerlendirmeyi istiyor. İş yaşamında on yılı deviren yetişkinlerin önemli bir kısmının, daha anlamlı ve insana faydalı bir şeyler yapmak için gönüllü olmak istediklerini görüyoruz. Aynı zamanda, emekli olduktan sonra, tüm deneyim ve tecrübelerini topluma aktarmak isteyenlerin sayısı da epey fazla.

Gönüllülük toplumda sizce ne kadar iyi biliniyor? Gönüllülükle ilgili yanlış bilinen neler var?

Gördüğümüz düşük gönüllülük oranlarına rağmen Türkiye’de gönüllülüğün çok iyi bilindiğini düşünüyorum. Çünkü imece, dayanışma ve gönüllülüğün ülkemizdeki kültür ve inanç kodlarının çok derinlerinde yattığını hepimiz biliyoruz. Bir afet, ihtiyaç, zorluk veya yokluk durumunda aslında en iyi bildiğimiz ve içtenlikle en kolay yaptığımız şey, birbirimizin elinden tutmak oluyor. O zaman haklı bir soru sorabilirsiniz: Madem gönüllülük çok iyi biliniyor, neden çok az kişi gönüllülük yapıyor? Burada sorunun temelde insanlarda değil, sivil toplum ve gönüllülük faaliyetlerinin kurumsallaşamamasında olduğunu düşünüyorum. Gönüllülük motivasyonu toplumda oldukça yüksek. Bu motivasyon ve potansiyelin harekete geçebilmesi için kurumlar bünyesindeki çalışmaların daha sürdürülebilir ve etkili hale gelmesi gerekiyor. Herkes gönüllülüğü az ya da çok, tanımlı ya da tanımsız, bilerek ya da bilmeyerek, dönemsel veya sürekli olarak aslında yapıyor. Ancak gönüllülüğün kurumsallaşması ve sürdürülebilir hale getirilmesi noktasındaki öneriler ve çözüm arayışı son derece yetersiz.

Gönüllülük alt yapısının yetersizliği ve eksikliğinin çoğunlukla devlet, yasalar, yerel yönetimler veya başkaları tarafından çözülmesi gerekliliğine inanılıyor. Bunun kısmen de olsa doğruluk payı var. Yasal süreçler ve mevzuatımız Avrupa ve Amerika’daki sivil toplum kuruluşlarının sahip olduğu tanınırlık, finansal destek modeli ve demokratik vatandaş katılımı süreçlerini içermesi durumunda, ülkemizde gönüllülük yapmak çok kolay bir hale gelecektir. Bununla birlikte, alanda çalışan kurumlar çalışmalarını kurumsallaştırabilecektir. Sivil toplum kuruluşlarındaki gönüllü çalışmaların organizasyonu bile gönüllülerle yapılıyor, profesyonel çalışanlarla değil. Dünya’daki üçüncü sektör olarak kabul gören sivil toplum alanı, Türkiye’de üçüncü sektör olmaktan hala uzak. Siyasi partiler dahil STK’larda istihdam olan profesyonel çalışan sayısı yüzde 0,1 ila 0,2 civarında. Gönüllülüğün kurumsallaşmasıyla birlikte herkesin bir şeyler yapabileceğine, topluma bir şeyler verebileceğine, bir canlının yaşamına dokunabileceğine yürekten inanıyoruz. Gönüllü Hareketi olarak yaptığımız çalışmaların sürdürülebilirliği için çalışıyor ve insanların taşıdığı gönüllü olma isteğini onları cesaretlendirerek ve imkanlar sunarak harekete geçirmeye çalışıyoruz.

Güncel olarak devam eden projelerinizden bahsedebilir misiniz?

Dernek olarak yürüttüğümüz beş farklı program var. Her program kapsamında farklı sosyal sorumluluk projeleri, etkinlikler ve kampanyalar yapıyoruz. Gönüllülük ve Katılım Programı kapsamında toplum genelinde gönüllülüğün yaygınlaştırılması, gönüllülük imkanlarının oluşturulması, gönüllülük alanıyla ilgili kaynak materyallerin hazırlanması ve gönüllülük eğitimlerinin yapılması için çalışıyoruz. Eğitimde Fırsat Eşitliği Programımız kapsamında bireylerin fiziksel, coğrafi ve sosyo-ekonomik dezavantajlarından bağımsız, yeteneklerini en iyi biçimde geliştirebilecekleri eğitim hizmetlerinden eşit oranda yararlanabilmesine odaklanıyoruz. Bu program kapsamında Engelsiz Kütüphane, Oyunla Büyü ve Oyuncak Kütüphanesi projelerimizi yürütüyoruz. Gençler için Gelecek Programımız kapsamında gençlerin proaktif bireyler olmaları için destek olmak, geleceğin iş ve mesleklerine hazırlamak ve sosyal girişimciliği yaygınlaştırmak için çalışıyoruz. Üniversite öğrencilerine burs desteği veriyor, Benim Adım Gelecek projesini yürütüyoruz. Benim Adım Gelecek projesiyle 18-25 yaş arasındaki çırak olarak adlandırdığımız gençler, usta dediğimiz kendi işinin uzmanı olan yetişkinlerin kendilerine ışık tuttuğu bir mentorluk programına katılıyorlar.

Uluslararası Gönüllülük Programı kapsamında özellikle 18-30 yaş arasındaki gençlerin bireysel veya grup halinde gönüllülük yapmaları için hareketlilik imkânları yaratıyoruz. European Solidarity Corps projelerine gençlerin katılımını sağlıyor, Avrupa Birliği’nin gönüllülük ve değişim programlarıyla ilgili Eurodesk Türkiye çatısı altında gençlik bilgilendirmesi yapıyoruz. Son olarak yeni hayata geçirdiğimiz Gıda Bankacılığı Programı’nda pandemi nedeniyle ekonomik zorlukların arttığı bu dönemde, ihtiyaç sahibi ailelere sürdürülebilir bir şekilde destek vermek ve gıda israfını bir nebze olsun azaltmak adına bir Gıda Bankası kurmak için çalışıyoruz.

“Hoşgörü uygarlığın ilk basamağıdır” diyorsunuz. Gönüllülüğün ve çalışmalarınızın hoşgörü kültürü özelinde nasıl etkileri olduğunu gözlemliyorsunuz?

Gönüllülüğün en büyük kazanımlarından biri toplum genelinde hoşgörü duygusunun gelişmesine yaptığı katkıdır. İçerisinde bulunduğumuz çağda, insanların bireyselleştiği ve yalnızlaştığı su götürmez bir gerçek. Bireyselleşme, çoğunlukla beraberinde ben merkezciliği de getiriyor. Kişinin kendisinin zorunda olmadığı halde başka bir canlı için sorumluluk alması ve bir şeyler yapıyor olması, toplumsal dayanışmaya çok büyük bir katkı sağlıyor. Soğuyan kalplerimizi bir anda ısıtan bir hale getiriyor. İçimizi ısıtıyor, yüzümüzü güldürüyor ve herkese umut aşılıyor. Dayanışma içerisinde olmak, gönüllülük yapıyor olmak, işte bu sebeple insanlar arasındaki hoşgörüyü de canlı tutuyor ve geliştiriyor. Düşünsenize Türkiye’de herkesin haftada 2 saat gönüllü çalışmalar yaptığını. Hayal kurması bile güzel, değil mi? Böyle bir Türkiye’de şiddet olaylarını ve olumsuz haberleri daha az duyar hale gelmez miyiz?

Covid-19 salgınıyla birlikte e-gönüllülük kavramıyla tanıştık. E-gönüllülük tam olarak nedir, e-gönüllüler neler yapabilir?

Aslında çok uzun yıllardır “virtual volunteering” ya da “e-volunteering” olarak yurtdışında oldukça yaygın olarak uygulanan bir gönüllülük türü e-gönüllülük. Nasıl ki artık evden çalışabiliyorsak, fiziksel olarak başka bir yere gitmeden yapabileceğimiz gönüllülük şekilleri mevcut. Özellikle pandemiyle bu sürece oldukça hızlı bir geçiş yaptık. Bu gönüllülük türünde, çalışılacak konuyla ilgili olarak daha çok bilgi, beceri ve uzmanlık gerekiyor. Örneğin; İngilizce dil bilgisi iyi olan biri çeviri gönüllüsü olabilir, ofis programlarına hâkim biri bilgi, belge, dokümantasyon ve arşivleme konusunda gönüllülük yapabilir, bir yazılımcı uzaktan destek verebilir, bir grafik tasarımcı tasarım desteği verebilir, uzmanı olunan bir konuda online eğitim verilebilir.

Derneğimizin çalışmalarında da e-gönüllülük sistemini pandemiyle birlikte daha fazla uygulamaya başladık. Çeviri çalışmaları, grafik tasarımcı ve yazılımcıların uzmanlık desteği, gönüllü eğitmenlerimiz aracılığıyla verilen online eğitimler, Benim Adım Gelecek projemizde ustaların çıraklarla yaptığı mentörlük çalışmaları bunlardan bazıları. Bu doğrultuda çalışmalarımıza yalnızca farklı şehirlerdeki değil, farklı ülkelerdeki gönüllülerimizin de katılımı mümkün olabiliyor. Örneğin, İrlanda’daki bir gönüllümüz Engelsiz Kütüphane projemizde katılan gönüllülere seslendirme eğitimi verebiliyor, İngiltere’deki bir gönüllümüzden yazılım desteği alabiliyoruz.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar