Gezegen ısınıyor, onlar yok oluyor: İklim felaketinden en çok etkilenen türler

Gezegen ısınıyor, onlar yok oluyor: İklim felaketinden en çok etkilenen türler

Hükümetlerarası Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Bilim-Politika Platformu’na (IPBES) göre, şu anda yaklaşık bir milyon hayvan ve bitki türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Rapora göre, bu türlerin çoğu birkaç on yıl içinde yeryüzünden silinebilir. Bunu durduramazsak, yalnızca hayvanları değil, kültürleri, ekosistemleri ve geleceğimizi de kaybediyoruz.

İklim değişikliği alarm veriyor: 2024 itibarıyla 14 binden fazla tür tehdit altında. İnsanlık olarak bizler, daha çok üretmek ve tüketmek, daha fazla inşa etmek adına türleri sessizce yok ediyoruz. 

Bilim insanlarına göre, küresel sıcaklıklar yüzyıl sonuna kadar 2°C artarsa, karada yaşayan her beş türden biri yok olma riskiyle yüzleşecek.

Hassas türler için tehlike çanları çalıyor. Tahminlere göre, arı ve kelebek gibi böcek tozlayıcıların yanı sıra semenderlerin yüzde 30’dan fazlası yok olma riskiyle karşı karşıya.

İklim krizinden en fazla etkilenen 12 hayvan türü, bilim insanlarının uyarı listesinde. Artan deniz sıcaklıkları, eriyen kutup buzulları ve değişen iklim sistemleri, bazı türleri doğrudan yok oluş riskiyle karşı karşıya bırakıyor. 

İklim değişikliğinden sert darbe alan 12 hayvan türü aşağıda sıralanıyor: 

Bramble Cay Kemirisi

Avustralya’nın Büyük Set Resifi kıyılarında küçük bir ada olan Bramble Cay’den ismini alan bu kemirici türü, dünyanın en küçük memelilerinden biri. 

Bu küçük kemirgen, iklim değişikliği nedeniyle nesli tükenen ilk memeli türü olarak kayıtlara geçti.

Altın Kurbağalar

Altın Kurbağa bilimsel adıyla Incilius Periglenes, Kosta Rika’ya özgü ve yakın zamanda nesli tükenmiş bir kurbağa türü. Turuncu-sarı renkte olan bu canlı yaklaşık 8 santimetre uzunluğunda olup, doğada tahminen 10 yıla kadar yaşayabiliyordu. 

Altın kurbağalar üremek için doğru miktarda yağmura ihtiyaç duyuyordu. Yağmurlar çok şiddetli olursa, larvalar orman zemininde mahsur kalabiliyordu. Değişen hava koşulları nedeniyle, altın kurbağa artık üreyemez hale geldi.

Mercanlar

Mercanlar, dünyada en hızlı yok olan canlı gruplarının başında geliyor. Artan deniz sıcaklıkları ve okyanus asitlenmesi, kitlesel beyazlamalar, hastalıklar ve toplu ölümlerle birlikte mercanların sayısı hızla düşüyor. Binlerce farklı türüyle mercanlar, deniz yaşamının dörtte birinden fazlasına yuva olan devasa ekosistemlerin yapıtaşları. Ancak bu renkli dünyalar, iklim krizinin acı faturasıyla karşı karşıya.

Chinook Somonu

Chinook somonu (Oncorhynchus tshawytscha), Pasifik’in en büyük somonu olup 20 ila 60 kilogram arasında ağırlığa ulaşabiliyor. Ticari ve sportif balıkçılığın yanı sıra yaşam alanlarının tahribi, barajlar gibi engeller de bu türü tehdit ediyor. 

İklim değişikliğinin Chinook somonunu en çok etkilediği alan, artan okyanus sıcaklıkları. Kar ve buzulların erimesi, yaz ve sonbaharda tatlı su akarsularının akışını azaltarak, bu somonların doğdukları tatlı su kaynaklarından yetişkin olarak yaşadıkları okyanusa göçünü zorlaştırıyor. 

Yeşil Deniz Kaplumbağaları

Yeşil deniz kaplumbağalarında, yuvalama alanlarındaki yükselen sıcaklıklar yumurtaların cinsiyet dengesini bozuyor. Bazı sahillerde yeni çıkan yavruların yüzde 99’u dişi olurken, bu durum türün geleceğini tehdit ediyor. Üreme döngüsündeki bu kritik dengesizlik, yeşil deniz kaplumbağalarının hayatta kalma mücadelesini daha da zorlaştırıyor. IUCN Kırmızı Listesi’nde ‘tehlike altında’ olarak yer alan bu kadim deniz yolcularının kaderi, iklim değişikliğinin acı bir yansıması.

Kutup Ayıları

Kutup ayısı (Ursus maritimus), IUCN tarfından ‘’hassas’’ türler arasında listeleniyor. Nedeni de oldukça net: Her yaz biraz daha azalan arktik deniz buzulları. Kutup ayıları için bu buzullar sadece bir yaşam alanı değil; avlandıkları, dinlendikleri, çiftleştikleri ve yavrularını büyüttükleri bir zemin. Ancak iklim değişikliği, bu temel habitatı günden güne eritiyor.

Buzulların geri çekilmesi, kutup ayılarını daha uzun süre karada kalmaya zorluyor. Bu durum, insanlarla karşılaşma olasılığını artırarak insan-yaban hayatı çatışmalarını da beraberinde getiriyor.

Adélie Penguenleri

Adélie pengueni (Pygoscelis adeliae), Antarktika kıtasının tamamı boyunca yaşayan en yaygın penguen türü. Soğuk kıtanın buzlu kıyı şeritlerini mesken tutan bu tür, Antarktika ekosisteminin temel taşlarından biri olarak kabul ediliyor.

Adélie penguenlerinin en temel besin kaynakları olan kriller, iklim değişikliği nedeniyle hızla azalıyor. Okyanusların ısınması ve deniz buzunun çekilmesi, kril popülasyonlarını çökertiyor.  Bu durum,  Adélie penguenlerini açlıkla ve koloni çöküşleriyle karşı karşıya bırakıyor.

Yabanarıları

Yabanarıları, gezegenimizin en önemli tozlaştırıcılarından biri. Onlar olmasaydı, birçok sebze, meyve, baklagil ve diğer tarım ürünleri elimizden giderdi. Ancak iklim değişikliğiyle birlikte yükselen sıcaklıklar, yabanarılarını daha serin iklimlere, kuzeye doğru göç etmeye zorluyor. Sıcaklıklardaki bu değişim, bahar çiçeklerinin normalden daha erken açmasına yol açıyor ve böylece arıların onları tozlaştırması için daha az zaman kalıyor.

Aşırı yağışlar ve kuraklık, arıların beslenme düzenlerini bozarken, seller ve orman yangınları gibi felaketler yaşam alanlarını yok ediyor. 2024 itibarıyla 26 yabanarısı türü tehdit altında veya nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.

Balinalar

Balinalar, gezegenimizin ekolojik dengesini koruyan bekçiler olarak öne çıkıyor. Deniz altı dünyasının av dengesini sağlayarak ekosistemlerin sağlıklı işlemesini garantilerken, dünyanın en büyük canlıları olmaları sayesinde atmosferdeki zararlı karbonun büyük bir kısmını adeta yutarak iklim krizine karşı sessiz bir kalkan oluşturuyorlar.

Balina popülasyonlarının korunması ve güçlendirilmesi, iklim değişikliğiyle mücadelede hayati öneme sahip. Ancak yükselen deniz sıcaklıkları, bu dev deniz sakinlerini ciddi şekilde zorluyor. 

2024 yılı itibarıyla, dünyada sadece yaklaşık 370 buzul balinası (eubalaena glacialis) kaldı.

Asian Elephants

Asya fili (Elephas maximus), Hindistan ve Güneydoğu Asya’da yaşayan tek fil türü. Ancak yaşam alanları, azalan yağış miktarı ve yükselen sıcaklıklar nedeniyle giderek zarar görüyor. Değişen yağış düzenleri, sel felaketlerine yol açarak birçok Asya filinin yetim kalmasına neden oldu. 

Köpekbalıkları

İklim değişikliği nedeniyle dünya genelinde okyanus sıcaklıkları ve asitlik oranları artarken, köpek balığı türleri avlanma konusunda zorlanıyor ve embriyo ölümleri endişe verici seviyelere ulaşıyor. Özellikle Pasifik Okyanusu’nda yükselen sıcaklıklar, köpek balıklarını her yıl ortalama 30 kilometre (19 mil) kuzeye doğru göç etmeye zorluyor. Bu durum, zirvedeki avcılar olan köpek balıklarının deniz ekosistemlerindeki dengesini bozuyor.

Havai İspinozu

Hawaiian honeycreepers, yalnızca Hawaiʻde bulunan ispinozgiller ailesinden küçük bir kuş grubu. Bu minik kuşlar, insan etkisinin daha az olduğu, daha serin ve sivrisineklerin daha az bulunduğu yüksek rakımlı bölgelerde yaşamlarını sürdürüyor.

Ancak yükselen sıcaklıklarla birlikte sivrisinekler, daha önce uğramadıkları yüksek rakımlara kadar yayılıyor ve beraberinde kuşların yaşamını tehdit eden malarya ile kuş çiçeği hastalıklarını taşıyorlar. İklim değişikliği ayrıca, istilacı bitki ve hayvan türlerinin hızla çoğalmasına ve yayılmasına zemin hazırlayarak ekosistemin dengesini bozuyor.

Biyoçeşitlilik kaybındaki mevcut eğilimler ise güncel olarak Küresel Biyoçeşitlilik Görünümü 3 (Global Biodiversity Outlook 3 –GBO3) adlı raporda gözler önüne seriliyor. İklim değişikliğinin biyoçeşitlilik üzerinde halihazırda etkili olmaya başladığına dikkat çekilen raporda, bu durumun önümüzdeki on yıllarda giderek daha büyük bir tehdit haline geleceği öngörülüyor. Özellikle Arktik deniz buzul kaybının, tüm biyoçeşitliliği tehdit ettiği, atmosferdeki karbondioksit yoğunluğunun artışıyla bağlantılı olan okyanus asitlenmesi baskısının da şimdiden gözlemlendiği hatırlatılıyor.

22 Mayıs Dünya Biyoçeşitlilik Günü takvimdeki bir gün değil gerçeklerle yüzleşme çağrısı olmalı. Yalnızca doğanın zenginliği anlamına gelmeyen biyoçeşitlilik, kültürel ve etik bir sorumluluk ve aynı zamanda gezegenin geleceğinin güvencesi.

Bu nedenle mesele sadece 22 Mayıs gününü hatırlayarak doğayı korumak değil. Önemli olan geleceğimizi hatırlamak ve doğa ile olan ilişkimizi yeniden güçlendirmek.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar