İklim değişikliğinin etkileri derinleştikçe tarımsal dalgalanmalar enflasyonu körüklüyor, geçim kaynaklarını tehdit ediyor ve finansal piyasalarda zincirleme etkiler yaratıyor. Artan fiyatlar, düzensiz hale gelen hava olayları ve tedarik zinciri aksaklıkları küresel gıda sistemleri için büyük tehdit oluşturmaya devam ediyor. Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarından yayımlanan ‘’Gıda Sistemleri Dönüşümü için Finansman Çözümleri’’ raporu, finansal kurumların bu dönüşümdeki
İklim değişikliğinin etkileri derinleştikçe tarımsal dalgalanmalar enflasyonu körüklüyor, geçim kaynaklarını tehdit ediyor ve finansal piyasalarda zincirleme etkiler yaratıyor. Artan fiyatlar, düzensiz hale gelen hava olayları ve tedarik zinciri aksaklıkları küresel gıda sistemleri için büyük tehdit oluşturmaya devam ediyor.
Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarından yayımlanan ‘’Gıda Sistemleri Dönüşümü için Finansman Çözümleri’’ raporu, finansal kurumların bu dönüşümdeki kritik rolünü değerlendiriyor.
Gıda sistemleri dünya genelinde küresel GSYH’nin yaklaşık yüzde 10’unu ve toplam istihdamın yüzde 40’ını oluşturuyor. Buna rağmen gıda sistemleri iklim değişikliği karşısında en kırılgan sektörlerden biri konumunda yer alıyor.
Günümüzde, aşırı hava olayları dünya genelindeki tarımsal üretimin yaklaşık yüzde 5’inin kaybına yol açıyor ve iklim değişikliğinin derinleşmesiyle bu oranın daha da artacağı öngörülüyor. Ayrıca 2050’ye kadar dünya nüfusunun 2 milyar kişi daha artması bekleniyor. Ortaya çıkan bu tablo, halihazırda iklim, su ve arazi baskısı altında olan gıda sistemlerini daha savunmasız hale getirerek üretim kapasitesini ve gıda güvenliğini ciddi şekilde tehdit ediyor.
Öte yandan, tarımsal üretimde yaşanan aksaklıklar kredi geri ödemelerini riske sokuyor, varlık değerlerini düşürüyor ve sigorta taleplerini artırıyor.
Finans sektörü gıda sistemlerine değer katan fırsatlar sağlıyor
Gıda sistemlerinin karmaşıklığı, parçalı yapısı ve yüksek risk profili, finansmana erişimi güçleştiriyor. Buna rağmen WEF, finansal kurumların çeşitli stratejilerle önemli bir dönüşümün önünü açabileceğini belirtiyor.
Küçük ölçekli üreticilerin gelirleri, iklim şokları veya piyasa dalgalanmalarından hızla etkilenebiliyor. Dolayısıyla doğrudan çiftçilere kredi verilmesi riskli görülüyor. Ancak bu riskler, yenilikçi finansman modelleriyle azaltılabiliyor. Örneğin, çiftçilere düşük faizli kredi sağlanırken, bunun karşılığında belirli sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemeleri şart koşulabiliyor. Böylece hem çiftçinin üretim verimliliği artıyor hem de finans sektörünün riskleri düşüyor.
Kâr elde etmekten çok sosyal ya da çevresel etki yaratmayı hedefleyen katalitik sermaye kullanımı da bir başka strateji olarak öne çıkıyor. Bu yaklaşımda, bağış veya kamu fonları devreye girerek özel sermaye için riskleri azaltıyor. İlk kayıpları üstlenen bu fonlar, ticari sermayeyi harekete geçirerek çok daha geniş bir etki yaratabiliyor. Küçük çiftçilere sağlanan kredilerle milyonlarca kişiye ulaşmak bu sayede mümkün hale geliyor.
Daha düşük risk arayan finansal kurumlar için ise dolaylı finansman modelleri öne çıkıyor. Bu yöntemde doğrudan çiftçilere kredi vermek yerine, gıda ve tarım şirketleri üzerinden finansman sağlanıyor.
Finansal kurumlar hangi adımları atmalı?
Finansal kurumların gıda sistemlerindeki dönüşüme katkısı yalnızca sermaye sağlamaktan ibaret değil. Yeni hedefler koymaları, risk değerlendirmelerini yeniden şekillendirmeleri ve inovatif araçları benimsemeleri de gerekiyor.
WEF raporu bu kapsamda;
- İleriye dönük iklim verileri ve etki ölçüm yöntemlerinin, kredi risk analizlerinde kullanılmasını,
- Şeffaf raporlama kriterlerinin oluşturulmasını,
- Uzun vadeli çiftçi-şirket-finansör ortaklıkları kurulmasını,
- Sürdürülebilirlik bağlantılı satın alma anlaşmaları ile piyasaya güven verilmesini öneriyor.
Bu sayede finansal kurumlar, portföylerini iklim risklerine karşı korurken, toplumun uzun vadeli gıda güvenliği ve sürdürülebilirlik hedeflerine de katkıda bulunuyor.