Tükenmiş doğa yeniden diriliyor: Küçük adımlar, büyük dönüşümleri tetikliyor. Olumlu eşik noktaları şimdiden ortaya çıkmaya başladı. Bilim insanları, bu geri besleme döngülerinin nasıl işlediğini anlamanın, ekosistem çöküşünü tersine çevirmeye, biyolojik çeşitliliği yeniden kazanmaya ve doğayla uyumlu bir gelecek inşa etmeye yardımcı olabileceğini söylüyor. Doğa dostu hedeflerin güçlendirilmesi gerekiyor Doğa temelli çözümler, teknolojiye kıyasla daha ucuz
Tükenmiş doğa yeniden diriliyor: Küçük adımlar, büyük dönüşümleri tetikliyor.
Olumlu eşik noktaları şimdiden ortaya çıkmaya başladı. Bilim insanları, bu geri besleme döngülerinin nasıl işlediğini anlamanın, ekosistem çöküşünü tersine çevirmeye, biyolojik çeşitliliği yeniden kazanmaya ve doğayla uyumlu bir gelecek inşa etmeye yardımcı olabileceğini söylüyor.
Doğa dostu hedeflerin güçlendirilmesi gerekiyor
Doğa temelli çözümler, teknolojiye kıyasla daha ucuz ve kalıcı çözümler sunuyor.
Bu çözümler biyolojik çeşitliliği artırıyor, daha temiz hava ve su sağlayarak insan sağlığını iyileştiriyor; aynı zamanda biyolojik kaynakları zenginleştiriyor ve karbonu hapsederek iklim değişikliğiyle mücadeleye katkı sunuyor. Aşırı hava olaylarına karşı doğal savunma hatları oluşturan bu yöntemler, birbiriyle sıkı sıkıya bağlantılı.
Doğanın iyileşmesi, sadece ekosistemi değil, insanın da iyiliğini beraberinde getiriyor.
Doğa-pozitif hedefler güçleniyor: 2030 yılı, biyolojik çeşitlilikte önemli bir dönüm noktası olacak gibi görünüyor.
196 ülkenin imzaladığı Kunming-Montreal Biyolojik Çeşitlilik Çerçevesi, 2030’a kadar doğanın üçte birini kurtarmayı hedefliyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun Doğa Pozitif Dönüşümler girişimi, iş dünyası, şehirler ve finans sektörü ile iş birliği yaparak, Kunming-Montreal Çerçevesi hedefleri doğrultusunda doğayı korumayı ve yeniden kazandırmayı amaçlıyor.
Birleşmiş Milletler’in Ekosistem Restorasyonu On Yılı’nın yarısından fazlası geride kalmasına rağmen, hedeflere ulaşmak için ilerleme hâlâ çok yavaş. Bu nedenle, doğa-pozitif değişimde radikal bir hızlanma ve somut adımlar gerekiyor.
Uzmanlar, “olumlu eşik noktaları” olarak adlandırılan kritik anların, küçük ve doğru atılan adımlarla büyük ve kalıcı değişimlere yol açabileceğini belirtiyor.
Bu değişimler, kendi kendini besleyen geri dönüşüm döngüleri oluşturarak süreci hızlandırıyor ve sürdürülebilir bir dünya için önemli bir itici güç haline geliyor. Böylece, hem ekosistemlerin iyileşmesi hem de insan yaşam kalitesinin yükselmesi mümkün oluyor.
Ekosistemlerin yeniden doğuşu
Negatif eşik noktaları iyi bilinmekle birlikte, pozitif eşik noktalarının doğayı iyileştirmedeki rolü de giderek daha fazla önem kazanıyor.
ABD Yellowstone Parkı’nda gri kurtların geri dönmesi ve İngiltere Norfolk Broads’taki kirli göllerin temizlenmesi, olumlu eşik noktalarına çarpıcı örnekler.
Ekosistemleri bozulmuş halden sağlıklı duruma geri döndürmek genellikle kolay değil. İlk çöküşü tetiklemekten daha fazla çaba gerektiriyor; bu durum, ‘histerezis’ adı verilen bir fizik kanunu ile açıklanıyor.
Artan küresel sıcaklıklar ve aşırı hava olayları, özellikle kara ekosistemlerinin karbon dioksiti tutma kapasitesini azaltıyor.
Küresel ısınmayı durdurup tersine çevirmediğimiz sürece, yerel iyileşmeler kalıcı olmayabilir. Ancak ekosistemlerde yavaş da olsa olumlu dönüşümler yaşanıyor.
Yellowstone örneğinde görüldüğü gibi gri kurtlar, onlarca yıl süren avlanmanın ardından 1926’da tamamen yok edildi.
Kurtların yokluğu, geyik ve karacaların kontrolsüz çoğalmasına neden oldu; bu da genç ağaç ve çalıların aşırı otlanmasına yol açtı.
Nehir kıyıları erozyona uğradı, su ısındı ve balıklar ile amfibiler azaldı. 1995’te, 70 yıl aradan sonra kurtlar yeniden doğaya döndü.
Bu olumlu dönüşüm, ekosistemin tamamını etkileyerek biyolojik çeşitliliği hızlıca geri getirdi.
Doğru yönetim, çöküşteki balık stoklarını ve deniz ekosistemlerini canlandırarak hem doğaya hem topluma kazandırıyor.
Sıkı uluslararası kurallar, Kuzey Denizi ve Atlantik’te morina ve mezgit stoklarının toparlanmasını mümkün kıldı.
Kıyı balıkçılığını ve mercan resiflerini korumak için denizel koruma alanları oluşturuluyor. Filipinler’deki Apo Adası, bu modelin en başarılı örneklerinden biri.
Balık stokları ve mercan resiflerini yönetmek, ortak kaynakları koruma çabasının bir parçası. Bu alandaki en büyük sınav ise küresel ısınmayı durdurmak.
Pek çok yerel kültürde kaynakları birlikte yönetmek yerleşik bir sosyal norm, ancak nüfus arttıkça ve toplum karmaşıklaştıkça bu iş birliği zayıflıyor — adeta kendi kırılma noktasına ulaşıyor.
Ortak kaynaklar, örneğin balık stokları, kritik eşiğe yaklaştığında toplumların iş birliği yapıp yapmayacağı; aralarındaki güvene ve bu eşik noktasının ne zaman aşılacağına dair belirsizliklere bağlı oluyor.
Yerel hareket, küresel etki
Hindistan’ın kurak bölgelerinde, topluluklar geleneksel olarak muson yağmurlarını toplayan yapay su havzalarını (johadi) birlikte koruyarak yeraltı sularını besliyor. Bu yöntem, tarımı, ekosistemi ve yerel yaşamı ayakta tutuyor.
Geçmişe dönük baktığımızda, bağımsızlıkla birlikte su kaynakları devletin kontrolüne geçti. Rajasthan’daki Alwar bölgesinde ise ormanların yok olması johadi’lerin dolmasına yol açtı. Köylüler daha derin kuyular kazmaya başladı, ancak su azaldı; ekinler ve hayvanlar zarar gördü.
Kötü gidişat devam etti: Ormanlar daha da tahrip edildi, kadınlar su bulmak için daha uzun mesafeler yürümek zorunda kaldı, erkekler ise geçim için başka yerlere gitmeye başladı. 1984’te Bhikampura köyünde, köylüler ile gençlik örgütü Tarun Bharat Sangh (TBS) iş birliğiyle bir johad’ın onarılmasıyla olumlu bir dönüm noktası yaşandı.
Hızla elde edilen olumlu sonuçlar, daha fazla johadi onarımı için iş birliğini güçlendirdi. Bu da artan tarım ürünleri, ormanların iyileşmesi, kadınların yükünün hafiflemesi ve erkeklerin geri dönmesiyle döngüyü olumluya çevirdi. Köyde su kaynaklarının ortak yönetimi yeniden hayata geçti.
Yerel yönetimle yürütülen yeraltı su kaynakları yönetimi, Asya ve Afrika’nın birçok bölgesine yayılarak tarımsal verimliliği yüzde 250’ye kadar artırdı.
Doğayı korumak için bir araya gelen insanlar, sadece kendi bölgelerinde değil, çok daha geniş alanlarda fark yaratabilir. Sosyal iş birliği ekosistemi canlandırıyor, dolayısıyla sosyal sermaye güçleniyor.
Bu başarı hikayeleri, doğaya zarar vermeden kalkınmanın mümkün olduğunu gösteriyor ve bu tür olumlu uygulamaların nasıl hızla yayılıp toplumsal dönüşüm yaratabileceği sorusunu önümüze koyuyor.
Bu hikayeler küçük adımlar gibi görünse de, dünyayı dönüştürecek büyük bir hareketin kıvılcımı olabilir.
Kaynak:
https://www.weforum.org/stories/2025/06/positive-tipping-points-helping-nature-bounce-back/