Çocuklarda ruh sağlığı alarm veriyor: Gençler sessiz bir krizin içinde  

Çocuklarda ruh sağlığı alarm veriyor: Gençler sessiz bir krizin içinde  

Zihinsel sağlık sorunlarının giderek artan yükü, çağımızın en ciddi halk sağlığı krizlerinden biri haline geldi. Üstelik bu sorunlar artık çocukluk ve ergenlik döneminde baş gösteriyor.

Son 30 yılda, özellikle gelişmiş ülkelerde, gençler arasında ruh sağlığı problemlerinde dikkat çekici bir artış yaşanıyor. Avrupa’da her beş ergenden biri zihinsel bir rahatsızlıkla mücadele ediyor. Anksiyete, depresyon ve yeme bozuklukları hızla yayılırken, 15-29 yaş aralığındaki gençlerde intihar, en yaygın ölüm nedeni olarak öne çıkıyor.

Benzer bir tablo ABD’de de yaşanıyor. Amerikan gençlerinin yüzde 20’si, ihtiyaç duydukları ruh sağlığı hizmetlerine erişemediklerini ifade ediyor.

Bu karanlık tabloya rağmen, sağlık sistemleri ve destek hizmetleri alarm veriyor. Gençlere yönelik psikolojik destek imkanları yetersiz kalıyor; birçok genç, zamanında, etkili ve kendilerine uygun yardıma ulaşmakta zorlanıyor. Dünya genelinde zihinsel rahatsızlık yaşayan çocuk ve ergenlerin büyük kısmı ise ya yardım aramıyor ya da hiçbir profesyonel destek alamıyor.

Ruh sağlığı sorunu nereden kaynaklanıyor?

Kötü ruh sağlığındaki artışın arkasında genellikle birbirine bağlı birçok etken var, tek bir nedenden bahsetmek söz konusu değil. Ruh sağlığının gelişimi açısından kritik ve şekillendirici bir dönem olan ergenlikte maruz kalınan risk faktörleri önemli etkiler yaratabiliyor. Travmatik deneyimler, sosyoekonomik dezavantajlar, sistematik eşitsizlikler ve sağlık hizmetlerine erişimdeki eksiklikler ruh sağlığı üzerinde etkili oluyor.

Bunun yanı sıra, toplumsal, gelişimsel ve yapısal düzeydeki değişiklikler de bu etkiyi yaratıyor. Bu etkiler arasında:

·      Akademik başarıya odaklanan eğitim politikaları ve uzun okul saatleri gibi faktörler bulunuyor. Bu da daha fazla strese ve oyun oynamaya daha az zaman kalmasına yol açıyor. 

·      İyi niyetle uygulanan koruyucu ve güvenlik odaklı ebeveyn yaklaşımı, gençleri boğuyor ve onların direnç, özgüven ve duygusal güçlenmelerini engelliyor.

·      Strese yol açan bir diğer etken ise sosyal medyanın yükşelişi. Sosyal medya, mükemmeliyetçilik ve kendini başkalarıyla karşılaştırma konusunda gerçekçi olmayan beklentiler yaratıyor. Teknolojinin genel etkisi sosyal izolasyon, uyku eksikliği ve azalan fiziksel aktivite gibi sorunlara neden oluyor. Bu faktörler de depresyon gibi rahatsızlıkların başlıca sebepleri arasında yer alıyor.

·      Çocukluk döneminde ruh sağlığı sorunlarına yeterince müdahale edilmemesi, uzun vadeli sonuçlar doğuruyor. Bu sorunlar genellikle yetişkinlikte de devam ediyor. Fiziksel ve aynı zamanda zihinsel sağlığı bozarak, tatmin edici bir yaşam sürme şansını sınırlıyor. 

İnsan sağlığı üzerindeki maliyetin ötesinde, kötüleşen ruh sağlığının etkileri sağlık sistemleri, iş gücü ve daha geniş anlamda ekonomi üzerinde de hissediliyor.

Gençler daha iyi nasıl desteklenebilir?

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve UNICEF, artan ihtiyaç ve daha iyi ruh sağlığı desteği gereksinimlerine rağmen, çocuklar için ruh sağlığı hizmetlerinin hala büyük ölçüde erişilemez olduğunu belirtiyor. Birçok uzman, bu hizmetlerin yetersiz finansman ve kaynak sıkıntısı nedeniyle etkili olamadığını savunuyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Avrupa’daki gençlerin ruh sağlığı hizmetlerini iyileştirmek için yeni bir dizi standart başlatıyor. Bu adım, yetersiz eğitimli uzmanlar, kişiye özel destek eksiklikleri ve uzun bekleme süreleri gibi sorunları çözmeyi amaçlıyor.

Ruh sağlığı sorunlarıyla mücadele eden bireyler için dijital destek araçlarının yaygınlaşması, pek çok açıdan olumlu karşılanıyor. Bu araçlar, ihtiyaç duyulan zamanda ve yerde, erişilebilir ve uygun maliyetli çözümler sunma potansiyeli taşıyor. Ancak bu potanisyelin tam anlamıyla hayata geçebilmesi için dikkatle denetlenmeleri gerekiyor. Dünya Ekonomik Forumu ve Deloitte tarafından hazırlanan ‘’Dijital Ruh Sağlığı için Küresel Yönetişim Kiti’’, bu dönüştürücü teknolojilerin insan yaşamını iyileştirmek için nasıl kullanılabileceğini, ancak bunun etik ve sorumlu bir şekilde nasıl yapılması gerektiğini inceliyor.

Diğer önemli adımlar arasında, toplumsal destek sistemlerinin oluşturulması ve güçlendirilmesi yer alıyor. Ruh sağlığını desteklemenin kolektif bir sorumluluk olduğunu kabul etmek ve erken müdahalenin çoğu zaman en etkili yol olduğunu unutmamak gerekiyor.

Araştırmalar, egzersizin ruh sağlığını desteklemede etkili bir araç olduğunu ortaya koyuyor. Fiziksel aktivitenin, yalnızca kötü ruh halini tetikleyen risk faktörlerini azaltmakla kalmayıp, aynı zamanda tanı konmuş bireylerde de olumlu etkiler yarattığı görülüyor. Özellikle aerobik ve direnç egzersizlerinin birlikte uygulanması, depresyon belirtilerine karşı en etkili yöntemler arasında gösteriliyor.

Sonuç olarak, ruh sağlığı konusundaki farkındalığın artması ve her yaşta bu konunun açıkça konuşulması, yardım aramanın önünü açıyor. Sessizlik yerini konuşmaya bıraktıkça, belirtiler daha erken fark ediliyor, insanlar destek almaktan çekinmiyor.

Kaynak:

http://click.e.weforum.org/?qs=0000a0b02252e4883247de5974212e9adc188871ea345d8fc92e83894c88794e777abc7844d53742e21fe76650243b2462a1c99afd5ca39ede1444ca267a1efc

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar