“Anadolu’da nice İyimser Abla var”

“Anadolu’da nice İyimser Abla var”

Memleketinin lezzetini, el emeğini, yeteneğini hem kendisini hem de çevresini kalkındırma amacına dönüştürmüş yüzlerce kadın var ülkemizde. İşte Sevgi Ceyda Şairoğlu, bu kadınlar için geliştirdiği İyimser Abla girişimiyle kadın kooperatiflerinden çıkan en güzel ürünleri kurumsal firmalarla buluşturuyor. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşırken gelin İyimser Abla’nın hikayesini ve geldiği noktayı kurucusu Şairoğlu’ndan dinleyelim.

İyimser Abla’dan bahseder misiniz? Nasıl başladı, hikayesi nedir? 
2017 yılında İngiltere’de bir girişimcilik programına seçildim. Dünya çapında bir organizasyondu ve sadece 50 kişi vardı. İki haftalık sosyal girişimci olmaya yönelik bir programdı. Sonunda herkesten bir aksiyon planı bekliyorlardı ve çevremizde bizi rahatsız eden bir problem üzerine yoğunlaşmamızı istediler. Eğitimden sonra ne yapacağımı tam bilmesem de kadın konusu ve kadın işsizliği konusunda bir şeyler yapmak istiyordum. Üniversitede de kadınların iş gücüne katılımı konusunda çalışmıştım. O eğitimden döndükten sonra tam da bayram öncesi eşime, kardeşime, çevremdeki arkadaşlarıma bayram çikolataları gelmeye başladı. Bir akşam eşimle konuşurken çikolata yerine, daha değerli ne olabilir, ne verseler mutlu olurduk diye düşünmeye başladık. Daha önce KEDV’de staj yapmıştım. Oradan kadın kooperatiflerini biraz duymuştum. Kadın üretimi bir ürün olsa, bayram öncesi de tatlı bir şeyler olsa, reçel gibi derken araştırmaya başladık. Kooperatifler ne yapıyor, araştırmaya başladım. Bir yandan da, kurumsal şirketlerde çalışan arkadaşlarım ve çevreleri için bir anket hazırladım. Orada da biraz kurumsal hediye kültürünü anlamaya çalıştım. “Hediye veriyor mu size şirketiniz?” Yüzde 80’i evet dedi. Yüzde 70’i çikolata dedi. “Çikolata yerine aşağıdakilerden hangisini tercih edersiniz?” diye sorduk. Burada yerel üreticinin ürettiği ürünler de vardı. Üç kişiden ikisi, yerel bir ürünü tercih edeceğini söyledi. “Kadın kooperatiflerini duydunuz mu?” diye bir soru vardı. Cevap “hayır”dı. Araştırdığım kooperatifleri gruplandırmıştım: gıda üretenler, kolye, çanta, takı gibi el işi ürünler ve hijyen grubu. O üç seçeneği sunarak sorduk. Gıda, tercih edildi. Onun üzerine, kooperatiflerle görüşmeleri daha da hızlandırdık. Sizlerden bir paket oluşturalım dedik. Kooperatiflerin satış kanalları çok az, web siteleri yok, çok azının sosyal medyası var. Ürünlerini nerede sattıklarını sorduğumda, belediyenin verdiği yol kenarı bir dükkanda olduğunu söylüyorlar. Yani o ürünlerin bizlere ulaşması çok zor. Hepsinden numuneler istedim. Öncelikle kendim tattım. Paketlerini ve ambalajlamalarını gördüm. Başta kiminin paketlediği torba yırtılıyordu, kimi ambalajları güzel yapamıyordu. Orada da hep birbirimizi yönlendiriyorduk. Numuneleri tattıktan sonra üç üründen oluşan paketler oluşturup, kendi çevremden başlayarak böyle bir iletişim çalışması yapmaya başladık. Birkaç şirketle başladık. 10 çalışanı olan şirket de vardı, 100 de, 500 de vardı. Minik minik bayram paketleriyle başladık. Böyle bir hikayesi var. O çikolatanın beni rahatsız etmesi ve daha yararlı ne olabilir düşüncesiyle başladı. Paketlerde tarhana, erişte, reçel, pekmez var. Mesela pancarlı erişte var, havuçlu erişte var, Zonguldak’ın yöresel ürünü kızılcıklı tarhana var, pancar pekmezi var. Benim daha önce hiç duymadığım şeyler var. 

Kaç tane kooperatifle çalışıyorsunuz?
Yaklaşık 15’e yakın kooperatifle çalışmışlığım var. Şirketlerden gelen taleple birlikte sadece gıda değil, sabun da ilave ettik. Örneğin Mardin’de sabun da var. Ankara’daki bir kooperatif pancar pekmezini marka ürün olarak yarattı. Onlarda pancar pekmezi var ama aynı zamanda armut pekmezi, elma pekmezi de üretiyorlar. İzmir Seferihisar’daki kooperatif mandalina kurusu yapıyor. Yörelere göre farklılaşıyor ürünler. Her bölgenin tarhanası, eriştesi farklı oluyor. 

Şirketler size “İzmir’in eriştesini istiyorum ama Karadeniz’den şu ürünü istiyorum” gibi taleplerle geliyorlar mı?
Onu biraz ben yönlendiriyorum.

500 kişilik şirketlerden bahsediyorsunuz. 500 adet ürünü aynı yerden temin etmek için az bir sayı değil…
Evet öyle bir problem var. Bir kooperatif minimum yedi kişiyle kuruluyor. Kadın kooperatifleri 10 ila 40 kişi arasında değişiyor. Ama aktif olarak üretim yapmak ve 500 paket erişte çıkarmak kolay değil. Hele ki o kooperatif yeniyse daha zor. Ama tecrübe ediniyorlar ve iki – üç hafta gibi bir sürede bine yakın ürün çıkartabiliyorlar. Çok da istekli bir şekilde çalışıyorlar. 

Bu kadın kooperatiflerini oluşturan kadınların yaş aralığı nedir? Bu kadınları biraz tarif edebilir misiniz? 
Belki İzmir’i, Ege’yi bir kenara koyarsam, diğer yerlerdeki kadınların eğitim seviyesi az. Muhtemelen ilkokul mezunu, çalışmamış, ev hanımı kişiler. Orta yaşlı kadınlar diyebilirim. 

Peki kadınlar nasıl bu bilince erişiyorlar?
Hepsinin hikayesi farklı. Kimisinde, o bölgedeki bir kadın başı çekiyor ve eğitim yoluyla kadınları organize ediyor. Mesela Manisa’da bir iki kadın bir araya gelip bölgemizi kalkındırmak istiyoruz diyebiliyor. Ankara Polatlı’da, Polatlı Ticaret Odası’nın Ankara Kalkınma Ajansı’yla beraber bir projesi olarak bir kadın kooperatifi kurmuşlar ve ürün olarak da pancar pekmezini seçmişler. Seferihisar’da, belediyenin desteğiyle bir oluşum kurulmuş. 

Belediyenin desteği kesinlikle şart değil mi?
Evet, kesinlikle.  İlk başta özellikle kooperatiflerin en büyük destekçileri, alıcıları belediye oluyor. Belediyenin, kooperatiflere atölye, satış yeri, dükkan gibi imkanları vermesi muhakkak olması gereken bir şey. 

Sizce Türkiye’de en iyi çalışan kadın kooperatifi hangisidir?
Çok zor bir soru. Türkiye’de 100’den fazla kadın kooperatifi var ve ben hepsini tanımıyorum. 15 tanesiyle artık gerçekten abla kardeş gibiyiz. 

Peki onların diğer kadın kooperatifleriyle organik bir bağı var mı? 
Çoğunun yok. Bölgesel olarak bazılarının var. Mesela Ankara’da olanların bir iki tanesinin birbirinden haberi var. Ama çoğunun yok. Ege’de, İç Anadolu’da daha fazla kooperatif var ama Doğu ve Güney Doğu Anadolu’da zaten bir ilde bir kooperatif varsa var. Kooperatiflerin, kendi bölgelerinde olmayan kooperatiflere ulaşmaları daha zor. Ticaret Bakanlığının düzenlediği bir kadın kooperatifleri fuarı var. Çok güzel bir etkinlik oluyor kooperatifler için. Asıl orada tanışıp, birbirlerinden haberdar oluyorlar, diğer kooperatiflerin ne ürettiğini, nasıl paketlediğini öğreniyorlar. Onlar için bir Ar-Ge süreci gibi oluyor. 

İstanbul’da durum nasıl? 
İstanbul’da da var kooperatifler. Kadın değil ama Beşiktaş ve Kadıköy Kooperatiflerini belki duymuşsunuzdur. Çok yakın zamanda çok aktif bir şekilde çalışmaya başladılar. Hatta Kadıköy Kooperatifi’nin Moda’da minik bir yeri var. Kooperatiflerin ürünlerini satıyorlar. Zonguldak’tan, Devrek’ten, Hatay’dan gelen ürünleri alıyorlar, hafta içi akşamları açık, hafta sonu belli saatlerde. Böyle bir alan açtılar İstanbul’da. Bu çok güzel ve önemli.Beşiktaş Kooperatifi ise bir kafede, parkta panayır gibi kooperatiflerin ürünlerini getirip bir gün boyunca satışını yapıyor.Onun dışında KEDV’in iktisadi işletmesi NAHIL’ın kadın kooperatifleri ürünlerini pazarlayan bir dükkanı var. Kadın Kooperatifleri İletişim Ağı diye bir şey oluşturmuşlar. Ben de bu projeye başlarken oradan yararlandım. 

Kooperatiflerin sizin yaptığınız girişime geri dönüşleri nasıl oluyor? İşin manevi boyutunun yanında maddi boyutu da var, kendi satışlarındansa kurumsal bir firmayla çalışmak onları bir tık daha tatmin edebilir.
Evet kesinlikle. Erişteleri üretecek olan Balçova Kooperatifi’nin 500 paket erişte siparişi alması inanılmaz bir şey. İnanılmaz bir heyecan var şu an Balçova Kooperatifi’nde. Ben ilk başta kooperatifleri çekinerek aradım. Çünkü aradığımda “kaç kişisiniz, ne kadar üretim yapıyorsunuz, fiyatlar ne” gibi sorular soruyorum, sorguluyorum. Ama hepsi çok olumlu bir şekilde yanıtladılar. Onlara yardımcı olmak istediğimi, kurumsal şirketlerle onların aralarında bir köprü kurup ürünlerini sunmak istediğimi anladılar. Bunu anladıkları zaman bir güven ilişkisi oluştu. Ama başta, bazı zorluklar oldu. Bir iki siparişten sonra özellikle bu güven ilişkisi iyice arttı. Toplu siparişlerin onlara getirdiği kârı da görmüş oldular. 

Neden İyimser Abla ismini tercih ettiniz?
İsim annesi ben değilim, yakın bir arkadaşım. İyimser Abla, Ankara’da bir şirketin kafeteryasında çalışan bir abla, yani gerçek bir kişi. Adı İyimser, ben bizzat tanışmadım fakat arkadaşım Emre tanışıyor. İyimser Abla’nın Emre’yi en çok etkileyen yönü güler yüzlü olması, çok çalışkan olması ve her gün hiç söylenmeden yeri silen de o, tostu yapan da, çayı yapan da o ve günün sonunda herkese tatlı tatlı gülümseyip pozitif enerji veren biri. Biz biliyoruz ki Anadolu’da daha nice İyimser Abla var.

Kendisinin bu projeden haberi var mı?
Haberi var tabii ki projeden, isim annesi olduğundan, sosyal medyada kullandığımızdan.

Sizin yaptığınız işi veya benzer işi yapan kaç kişi var Türkiye’de? 
Kadın kooperatifleriyle bire bir çalışıp, kurumsal hediye hazırlayan birileri bildiğim kadarıyla yok. Kadın kooperatifleriyle çalışıp, tüketiciye ulaşmaya çalışan var. Ya da kurumsal hediye yapan birçok girişim var. 

EDİTÖR: Merve Aydın

Kerem Efendioğlu
ADMINISTRATOR
PROFİL

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar