Pfizer iklim bilimini ilaç geliştirme süreçlerinin merkezine alıyor

Pfizer iklim bilimini ilaç geliştirme süreçlerinin merkezine alıyor

Küresel ilaç devi Pfizer, iklim değişikliğinin sağlık sistemleri üzerindeki artan baskısını dikkate alarak iklim bilimini kurumsal stratejisinin ayrılmaz bir parçası haline getiriyor. Şirket, 2040 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmayı hedeflerken, sürdürülebilir ilaç geliştirme süreçlerini de hızlandırıyor.

İklim değişikliği; küresel sağlık altyapısını, ilaç tedarik ağlarını ve dünya genelinde hayati öneme sahip ilaçların erişilebilirliğini tehdit ediyor.

Aşırı hava olaylarının şiddetlenmesi, doğal kaynakların azalması ve emisyonların artmaya devam etmesi, ilaç tedarik zincirlerini ve hayati ilaçlara erişimi daha kırılgan hale getiriyor.  Pfizer, bu tablo karşısında sürdürülebilirliği bir yan faaliyet olmaktan çıkararak operasyonlarını, yatırımlarını ve Ar-Ge önceliklerini şekillendiren stratejik bir zorunluluk olarak konumlandırıyor.

Pfizer’in iklim eylemine yaklaşımı 20 yılı aşkın bir geçmişe dayanıyor. Şirket, ilk resmi sera gazı (GHG) azaltım hedefini 2001 yılında belirledi ve 2020’ye kadar emisyonlarını yüzde 60’ın üzerinde düşürdü. 

2015 yılında Bilime Dayalı Hedefler Girişimi’nden (Science Based Targets initiative) onay alan ilk şirketlerden biri olan Pfizer, 2022’de ise 2040 için gönüllü net sıfır taahhüdünü açıkladı. Bu hedef, küresel standartların on yıl önünde yer alıyor ve IPCC’nin bilimsel rehberliğiyle uyumlu ilerliyor.

Operasyonlarında karbonsuzlaşmayı hızlandıran Pfizer, 2019 baz yılına kıyasla 2030’a kadar doğrudan ve enerji kaynaklı emisyonlarını yüzde 46 azaltmayı, 2040’a kadar ise yüzde 95’lik bir düşüş sağlamayı hedefliyor. Bu dönüşümün merkezinde, 2030 yılına kadar elektriğin yüzde 100’ünü yenilenebilir kaynaklardan temin etme taahhüdü yer alıyor.

Ancak Pfizer’in karbon ayak izinin büyük bölümü doğrudan faaliyetlerinden değil, tedarikçileri ve lojistik ağlarını kapsayan değer zincirinden kaynaklanıyor. Bu nedenle Kapsam 3 emisyonlarının azaltılması stratejik bir öncelik haline gelmiş durumda.

Şirket, değer zinciri emisyonlarını 2040’a kadar yüzde 90 oranında azaltmayı hedefliyor. Ara hedefler ise tedarikçilerle iş birliği, lojistik optimizasyonu ve iş seyahatlerinin azaltılmasına odaklanıyor.

Sürdürülebilirlik finansmanında da sektöre öncülük eden şirket, 2020’de 1,25 milyar dolarlık sürdürülebilirlik tahvili ihraç etti. Bu kaynak, çevresel etkilerin azaltılması, sağlık altyapısının güçlendirilmesi ve dezavantajlı topluluklarda ilaç ve aşıya erişimin artırılması için kullanılıyor.

Pfizer, 2021 yılında Covid-19 aşı harcamalarını desteklemek üzere 1 milyar dolarlık ek bir sürdürülebilirlik tahviliyle bu yaklaşımı genişletti.

Sürdürülebilir finansman araçlarının ötesinde şirket, artan iklim kaynaklı aksaklıklara karşı üretim tesislerini ve tedarik zincirlerini korumayı amaçlayan kapsamlı iklim risk değerlendirmeleri ve iş sürekliliği programları geliştirdi. Sel, aşırı sıcaklar ve tedarik kesintileri gibi fiziksel risklerin yanı sıra, politika ve piyasa değişimlerinden kaynaklanan geçiş riskleri de düzenli olarak değerlendiriliyor.

Pfizer, ilaçlarının çevresel ayak izini; ilk üretim aşamasından nihai dağıtıma kadar tüm yaşam döngüsü boyunca en aza indirmek için çalışıyor.

Yeşil kimya, biyoteknoloji ve döngüsel ekonomi ilkeleri doğrultusunda daha az atık üreten, daha verimli üretim süreçleri geliştiriliyor. Çevrede daha hızlı parçalanabilen moleküller ve enerji tüketimini azaltan üretim yöntemleri bu çalışmaların öne çıkan başlıkları arasında yer alıyor.

İklim değişikliğinin sağlık eşitsizliklerini derinleştirdiğine dikkat çeken Pfizer, iklim kaynaklı sağlık risklerine daha fazla maruz kalan topluluklarda ilaç ve aşıya erişimi artırmayı da öncelikleri arasına alıyor.

Kaynak:

https://sustainabilitymag.com/news/why-pfizer-is-embedding-climate-science-into-pharmaceuticals

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar