Fransız denizcilik girişimi VELA, hızdan ödün vermeyen sürdürülebilir taşımacılık için yeni bir çözüm sunuyor: Yalnızca rüzgâr gücüyle çalışan, 67 metre uzunluğundaki bir yük trimaranı. Bu dev gemi, Atlantik’i 15 günden kısa sürede geçerek geleneksel konteyner gemilerinden iki kat daha hızlı bir rota sunuyor. VELA tarafından geliştirilen ve 2026 sonbaharında denize indirilmesi planlanan trimaran, yalnızca hız değil, aynı
Fransız denizcilik girişimi VELA, hızdan ödün vermeyen sürdürülebilir taşımacılık için yeni bir çözüm sunuyor: Yalnızca rüzgâr gücüyle çalışan, 67 metre uzunluğundaki bir yük trimaranı. Bu dev gemi, Atlantik’i 15 günden kısa sürede geçerek geleneksel konteyner gemilerinden iki kat daha hızlı bir rota sunuyor.
VELA tarafından geliştirilen ve 2026 sonbaharında denize indirilmesi planlanan trimaran, yalnızca hız değil, aynı zamanda büyük bir emisyon avantajı sağlıyor. Hava taşımacılığına göre emisyonları %99’a, klasik konteyner taşımacılığına göre ise %90’a kadar azaltıyor. Gemi, 600 Euro palet taşıma kapasitesine sahip ve Fransa ile ABD hattında düzenli seferler planlanıyor.
Trimaranın sıcaklık kontrollü kargo alanları, 240 metrekarelik güneş panelleri tarafından destekleniyor. 7/24 kesintisiz kargo izleme sistemi ise ilaç, lüks ürünler, kozmetik, tıbbi ekipman ve şarap gibi hassas ve yüksek değerli ürünleri hedefleyen şirketlere güvenli bir alternatif sunuyor.
Dev konteyner gemilerinin sıkışık limanlarda beklemek zorunda kaldığı durumlarda bile trimaranın çevik ve küçük yapısı avantaj sağlıyor. Bu da yükün müşterilere daha yakın noktalarda boşaltılmasını, dolayısıyla karayolu taşımacılığının azalmasını ve hızın artmasını destekliyor.
Dikkat çeken bir diğer nokta ise VELA’nın Fransız bayrağı altında faaliyet göstermesi. Bu tercih, sektörün yaygın olarak kullandığı düşük standartlı “ucuz bayrak” uygulamasının aksine sıkı iş gücü yasalarına uyma taahhüdünün bir göstergesi. Şirket, 2028 yılına kadar filosunu beş gemiye çıkarmayı ve haftalık seferlerle yılda 48 bin ton taşıma kapasitesine ulaşmayı hedefliyor.
Tedarik zinciri şeffaflığına odaklanan markalar için taşımacılık hâlâ yeterince görünür olmayan bir halkayı temsil ediyor. Etik kaynak kullanımı ve fabrika denetimleri artarken, limandan limana uzanan yolculuk çoğu zaman sorgulanmıyor. Oysa deniz taşımacılığının hem işçi hakları hem de karbon emisyonları konusunda ciddi etkileri bulunuyor.
Rüzgâr gücüyle çalışan yük taşımacılığı, teknik olarak güçlü olmasının yanı sıra radikal biçimde düşük karbonlu bir çözüm sunuyor. Tüketiciler ise şirketlerin etik uygulamalarını görünür kılan hikâyeler arıyor. VELA’nın “denizlerin uçağı” bu ihtiyaca tam karşılık veren; yelken romantizmini ileri teknolojiyle birleştiren, iklim pozitif bir gelecek anlatısı sunuyor.
Kaynak:
