Paris Anlaşması’nın 10. yılında Dünya’da neler değişti?

Paris Anlaşması’nın 10. yılında Dünya’da neler değişti?

On yıl önce, Paris’in dışındaki dev bir konferans salonunda dünya nefesini tuttu. Uzun ve sancılı pazarlıkların ardından, neredeyse tüm ülkelerin liderleri tarihe geçen bir karar aldı: Küresel ısınmayı durdurmak için birlikte mücadele edilecekti. Gezegenin kaderini belirleyecek bu anlaşma, insanlığın en cesur adımlarından biri olarak kayıtlara geçti.

Paris Anlaşması’nın temelindeki fikir basitti: Her ülke, kendi koşullarına uygun biçimde iklimi kirleten emisyonlarını azaltma hedefleri belirleyecek, sanayileşmiş zengin ülkeler ise daha hızlı yol alacak ve iklim felaketleriyle boğuşan düşük gelirli ülkelere destek olacaktı.

Peki, geçen 10 yılda neler değişti?

Aslında çok şey… Hem umut verici ilerlemeler hem de endişe veren geri adımlar yaşandı. Bir gerçek var ki; Paris Anlaşması hâlâ yürürlükte ve dünya ülkelerinin neredeyse tamamı bağlı kalmaya devam ediyor. Ama bir istisna var; Amerika Birleşik Devletleri artık bu çabanın dışında. 

İşte Paris Anlaşması’ndan bugüne iklim mücadelesini şekillendiren 10 temel gelişme:

1.Emisyonlar hâlâ artıyor ama eskisi kadar hızlı değil

Bu duruma kötünün iyisi diyebiliriz. Küresel sera gazı emisyonları hâlâ yükseliyor, ancak artık daha yavaş. Mevcut politikaların aynen sürmesi halinde, yüzyıl sonunda küresel sıcaklık artışının 2,5 ila 2,9°C seviyesinde kalacağı öngörülüyor.

Bu, 10 yıl önceki tabloya kıyasla ciddi bir ilerleme. Çünkü 2015’te yapılan bilimsel modellemelere göre dünya, küresel sıcaklık artışının 3,8°C’ye kadar çıkacağı bir felakete doğru gidiyordu.

Yine de tabloyu olumlu okumak mümkün değil.

Dünyanın en büyük kirleticileri olan Çin, ABD, Avrupa Birliği ve Hindistan gibi ülkelerParis’te verdikleri sözleri henüz yerine getirebilmiş değil. Üstelik, her bir derecelik artış gezegeni geri dönülmez risklere sürüklüyor. 

2. Son 10 yıl kayıtlara geçen en sıcak dönem oldu

Kömür, petrol ve gazı büyük ölçekle yakmaya başlamamız yaklaşık 150 yıl önceydi. O günden bu yana gezegen sürekli ısınıyor. Ve son 10 yıl, kayıtlı tarihten bu yana yaşanan en sıcak 10 yıl oldu.

2024 ise şimdiye kadar kaydedilen en sıcak yılolarak zirve yaptı.

Aşırı sıcaklar artık soyut bir iklim terimi değil; doğrudan yaşamı tehdit eden bir gerçek. 2024’te Hindistan’da seçim görevlileri sandık başında hayatlarını kaybetti; Suudi Arabistan’da hacı adayları aşırı sıcak nedeniyle yaşamını yitirdi. Bu yıl, turizmin en yoğun olduğu dönemde Eyfel Kulesi ziyaretçilere kapılarını kapatmak zorunda kaldı. ABD’nin birçok eyaletinde okullar eğitime ara verdi.

Gezegen alarm veriyor ve bunu herkes hissediyor.

3. Güneş enerjisi beklentilerin çok ötesinde büyüyor

Güneş enerjisi, son üç yıldır yeni elektrik üretiminde en hızlı büyüyen kaynak oldu ve bu devrimin büyük kısmı Çin’den geliyor. Çinli şirketler o kadar fazla güneş paneli ve ekipmanı üretiyor ki; fiyatlar hızla düşüyor.

Tahminler, güneş enerjisinin yükseliş hızını yakalayamıyor. Güneş panelleri Almanya’da apartman balkonlarını süslüyor, Suudi Arabistan çöllerinde devasa güneş tarlaları var. Dahası, güneş enerjisi ve kara rüzgâr santralleri, yeni elektrik üretmenin en ucuz yoluhâline geldi.

Kısacası, güneş artık sadece doğudan doğmuyor; enerjinin geleceğini de aydınlatıyor.

4. Elektrikli araçlar artık sıradanlaştı

Dünyanın hareket etme şekli değişti. Paris Anlaşması’nın imza günü Tesla henüz lüks elektrikli SUV’unu tanıtmıştı. Bugün ise dünyada satılan her beş otomobilden biri elektrikli.

ABD’de 265.000 çocuk artık elektrikli otobüslerle okula gidiyor. Kenya’da elektrikli motosiklet taksiler, işe giden yolcuları taşıyor. Çinli otomobil üreticileri, elektrikli araçları sadece kendi ülkelerinde değil, Brezilya, Endonezya ve çok yakında Suudi Arabistan gibi petrol zengini ülkelerde de üretiyor.

Elektrikli araçların yükselişi yalnızca bir trend değil; küresel emisyonları düşürmenin en önemli adımlarından biri. BloombergNEF’in verilerine göre, elektrikli araçlar günlük yaklaşık 2 Milyon varil petrol talebini ikame ediyor.  Bu da Almanya’nın günlük petrol tüketimine eş değer.

5. Zengin ülkeler vaat ettiklerini yerine getirmedi

Paris Anlaşması’nın bir diğer temel ilkesi, zengin ülkelerin daha yoksul ülkelere yenilenebilir enerjiye geçiş ve iklim değişikliğine uyumkonusunda destek olmasıydı.

Geçen yıl yapılan hesaplamalara göre, 2035’e kadar gelişmekte olan ülkelerin bu hedefeulaşması için yılda toplam 1,3 trilyon dolara ihtiyaç var. Ama gerçek şu ki; bugüne kadar sağlanan rakam bu hedefin çok altında kaldı. Paranın nereden geleceği de hâlâ belirsizliğini koruyor.

Bu arada, en kırılgan ülkeler aşırı hava olaylarıyla boğuşuyor. İklim felaketlerinde toparlanmaya çalışırken borç yükleri giderek artıyor, krizler derinleşiyor.

6. Kömürün geleceği belirsiz

Kömür kullanımı dünya genelinde yavaşlıyor. Bu kritik bir gelişme, çünkü modern sanayi ekonomisini ayağa kaldıran kömür, en kirli fosil yakıt olarak dikkat çekiyor.

Ama kömür hâlâ yükseliyor. Çin, ekonomisini temizleme sözü vermiş olmasına rağmen, tüm zamanların en fazla kömür santralini inşa eden ülke olarak dünya rekorunu elinde tutuyor.

Kısacası, kömür düşen ve yükselen, karmaşık bir enerji dönemi yaratıyor ve gezegen için büyük bir risk teşkil ediyor.

7. ABD öncülüğünde doğal gaz yükselişte

Paris Anlaşması’nın imzalanmasından bu yana geçen on yıldaABD dünyanın en büyük doğal gaz üreticisi ve ihracatçısı haline geldi.

Sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatı adeta bir patlama yarattı. ABD, Avustralya, Katar ve Rusya, küresel LNG pazarının en büyük oyuncuları olarak öne çıkıyor.

Trump’ın ikinci döneminde bu hedefler daha da büyütüldü. ABD Enerji Bakanı olarak, fracking (hidrolik kırılma) yöneticisi olan Chris Wright atandı ve Amerikan gazı, diplomatik ve ticari bir koz olarak kullanıldı.

Doğal gaz, elektrikte kömürden daha temiz bir kaynak olsa da, bu yükseliş dünyayı onlarca yıl boyunca gaz kullanımına bağımlı kılma riski taşıyor.

8. Ormanlar iklim süper gücünü kaybediyor

Dünya genelinde orman kayıplarının başlıca nedeni artık yangınlar. Artan sıcaklıklar ve yoğun kuraklıklar ormanları daha kolay yanar hâle getiriyor. Üstelik insanlar, tarım arazisi açmak için de ormanları kasıtlı olarak yakıyor.

Son yıllarda, ormanlar karbondioksiti tutma kapasitesini kaybediyor. 2024’te ormanlar, yaydıklarından sadece 2,2 gigaton fazla karbondioksit emebildi. Bu durum, gezegeni ısıtan gazları depolama yetilerini ciddi şekilde sınırlıyor.

Durum özellikle Amazon yağmur ormanlarında kritik. “Gezegenin akciğerleri” olarak bilinen Amazon’un bazı bölgeleri artık emdiklerinden daha fazla karbon salıyor. Benzer bir durum, Avustralya’nın yağmur ormanlarında da görüldü.

Ormanlar, iklim kriziyle mücadelede artık eskisi kadar güvenilir bir kalkan değil.

9. Mercanlar daha sık ağarıyor

2015’ten bu yana, iki büyük küresel mercan ağarma olayıtam altı yıl boyunca devam etti. Bu tür olaylar artık çok daha sık ve geniş alanları etkileyerek gerçekleşiyor; nedeni ise hızla ısınan okyanuslar.

Mercanlar, milyonlarca insanın besin ve gelir kaynağı olan balıkları barındırıyor. Tüm deniz ekosisteminin yaklaşık çeyreği, yaşam döngülerinin bir döneminde mercan resiflerine bağımlı.

Pek çok resif ağır hasar görmüş olsa da, bazı mercan türleri denizlerdeki ısı dalgalarına beklenenden daha dayanıklı çıkıyor. Bu durum az da olsa bir umut ışığı!

10. ABD’de elektrik talebi tırmanıyor; kısmen yapay zekâ yüzünden

Dünya genelinde elektrik talebinin artması bekleniyordu, ancak ABD’deki yükseliş sürpriz boyutta. 2010’larda sabit kalan elektrik talebi, artık hızla yükseliyor ve önümüzdeki on yıl boyunca artmaya devam etmesi öngörülüyor. 

Bunun önemli bir nedeni: enerji açlığıyla bilinen yapay zekâ uygulamaları. Bu durum, teknoloji devleri için kritik bir soruyu gündeme getiriyor: Yapay zekâ hırsları, gezegeni daha hızlı ısıtabilir mi? 

BloombergNEF’e göre, küresel ısınmanın yol açtığı fiziksel zararlar, dünya ekonomisine yılda yaklaşık 1,4 trilyon dolar maliyet yüklüyor.

Bu da, iklim değişikliğinin yarattığı yeni koşullara uyum sağlamaya zorlandığımız anlamına geliyor. Bazıları şimdiden harekete geçmiş durumda, özellikle en savunmasız kesimler.

·       Hindistan’da bir kadın sendikası, aşırı sıcak günlerde işçilerin hayatta kalmasını sağlayacak küçük bir sigorta planı oluşturdu.

·       Çinli bir peyzaj mimarı, su baskınlarını azaltmak için şehirleri poröz yüzeyler tasarlamaya ikna etti.

·       ABD’de okul bahçeleri, yaşanan sıcak günlerden çocukları korumak için gölgelik alanlar ekliyor.

·       Kaliforniyada bir mobil uygulama geliştiricisi, komşularının orman yangınlarının yolunu takip etmesini sağlayan bir araç geliştirdi.

·       Malavi ve Uganda’da çiftçiler, iklim değişikliğine uyum sağlamak için farklı tarım ürünleri yetiştirmeyi deniyor.

En büyük problem ise şu: onlara destek olacak kaynaklar çok sınırlı ve son birkaç yılda bu miktar daha da azaldı.

Kaynak:

https://www.nytimes.com/interactive/2025/11/07/climate/paris-agreement-climate.html#:~:text=Emissions%20are%20still%20rising%2C%20but%20not%20as%20fast%20as%20they%20were.&text=Slower%20emissions%20growth%20means%20the,the%20end%20of%20the%20century.

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar