Danimarka’da 1997-2018 arası doğan 1 milyondan fazla çocuk üzerinde yapılan yeni bir araştırma, rutin çocuk aşılarının otizm spektrum bozukluğu, astım ve otoimmün hastalıklar gibi sağlık sorunlarıyla ilişkisi olmadığını ortaya koydu. Bulgular, Danimarka’nın çocukluk aşı programının güvenliğini bir kez daha doğruladı. Bir milyonu aşkın çocuğun verilerini analiz eden çalışma, aşılanan çocuklarda otizm, astım ve otoimmün hastalıklar
Danimarka’da 1997-2018 arası doğan 1 milyondan fazla çocuk üzerinde yapılan yeni bir araştırma, rutin çocuk aşılarının otizm spektrum bozukluğu, astım ve otoimmün hastalıklar gibi sağlık sorunlarıyla ilişkisi olmadığını ortaya koydu.
Bulgular, Danimarka’nın çocukluk aşı programının güvenliğini bir kez daha doğruladı.
Bir milyonu aşkın çocuğun verilerini analiz eden çalışma, aşılanan çocuklarda otizm, astım ve otoimmün hastalıklar riskinde herhangi bir artış olmadığını ortaya koydu.
Günümüzde aşı karşıtları, çocukluk aşılarının etkinliğini artırmak amacıyla çok küçük miktarda kullanılan alüminyumu hedef alarak, bu aşıların güvenli olmadığı yönünde iddialarda bulunuyor.
Danimarkalı araştırmacılar, bu iddiayı son çalışmalarında derinlemesine inceledi. 1997-2018 yılları arasında Danimarka’da doğan 1 milyondan fazla çocuğun verilerini kapsayan çalışma, Annals of Internal Medicine dergisinde yayımlandı.
Çalışma, alüminyum içeren aşıların otizm spektrum bozukluğu, astım veya otoimmün hastalıklar gibi sağlık sorunları riskini artırmadığını ortaya koydu.
Sonuçları “güven verici” olarak nitelendiren çalışmanın yazarlarından ve Danimarka Statens Serum Enstitüsü (SSI) aşı araştırmacısı Dr. Niklas Andersson, “Çocukluk aşı programında kullanılan çok küçük miktardaki alüminyumun 50 farklı sağlık sorununa yol açtığına dair hiçbir bulguya rastlamadık” dedi.
Araştırmacılar, elde ettikleri sonuçların aşı karşıtı dezenformasyonla mücadelede önemli bir araç olduğunu vurguladı. Özellikle COVID-19 pandemisi sürecinde aşılar, toplumsal ve siyasi tartışmaların merkezinde yer aldı.
Sağlık yetkilileri, bu yanlış bilgilerin, rutin aşıları reddeden ebeveyn sayısında artışa yol açtığını ve bunun da Avrupa başta olmak üzere birçok bölgede kızamık ve boğmaca gibi önlenebilir hastalıkların yeniden yayılmasına zemin hazırladığını belirtiyor.
Aşı karşıtlığı nasıl ortaya çıktı?
Aşıların otizme yol açtığı teorisi, 2000’li yılların başında güç kazandı. Bunun temelinde, İngiliz doktor Andrew Wakefield’ın 1998 yılında saygın tıp dergisi The Lancet’te yayımlanan ve kızamık, kabakulak ile kızamıkçık (MMR) aşısının otizme neden olabileceğini öne süren makalesi yer alıyor.
Çalışma, yöntem açısından ciddi hatalar ve sahte verilerle doluydu ve daha sonra geri çekildi. Aşı üreticilerine karşı açılan davalardan maddi kazanç sağlayan Wakefield, ayrıca tıp lisansından da men edildi.
Ancak Wakefield’ın iddiaları, çocuklarının MMR aşısını aldıktan kısa bir süre sonra otizm belirtileri göstermeye başladığını fark eden ebeveynler için oldukça inandırıcıydı.
Daha sonraki araştırmalar ise bunun aslında sadece bir tesadüf olduğunu ortaya koydu. Tüm aşıların bazı yan etki riskleri bulunsa da, rutin çocukluk aşılarının güvenli ve etkili olduğu, otizm riskini artırmadığı bu çalışmalarla kesin olarak kanıtlandı.
Ancak bu asılsız görüş, otizmin gerçek nedeni hakkında hâlâ birçok bilinmeyenin bulunması ve yüzyılın başından itibaren otizm tanılarındaki artış nedeniyle yaşamaya devam ediyor.
Bilim insanları, otizm vakalarındaki artışın bir kısmının otizm hakkında farkındalığın yükselmesi ve tanı kriterlerinin genişlemesinden kaynaklandığını düşünüyor. Ayrıca, hamilelik sırasında hava kirliliği veya bazı pestisitlere maruz kalmanın etkilerini de araştırıyor.
Kaynak: