René Lacoste: Hayallerine tutunmaktaki inadı nedeniyle timsah lakabını kazanan tenisçi ve girişimci

René Lacoste: Hayallerine tutunmaktaki inadı nedeniyle timsah lakabını kazanan tenisçi ve girişimci

1920’li yılların sonunda, Fransa’nın en başarılı tenisçilerinden biri olan René Lacoste, kortlardaki başarısıyla tanınıyordu.

Güçlü oyunu ve titiz çalışmaları ona “Timsah” lakabını kazandırmıştı. Bu lakap, bir gazetecinin maçlardan birinde onu “rakibinin peşini asla bırakmayan bir timsah gibi” tanımlamasıyla ortaya çıktı. René, bu lakabı benimsemiş ve timsah simgesini kişiliğinin bir parçası haline getirmişti. 

Ancak René Lacoste’u diğer tenisçilerden ayıran sadece oyun tarzı değildi; giyimi de dikkat çekiciydi. 

1920’lerde tenis maçlarında beyaz, uzun kollu, düğmeli gömlekler giymek yaygındı. Fakat bu kıyafetler, sıcak havalarda oldukça rahatsız ediciydi ve oyuncuların hareket kabiliyetini sınırlıyordu. René Lacoste, bu durumu değiştirmek istedi. Daha rahat ve işlevsel bir kıyafet hayali kurdu ve bu hayalini hayata geçirmek için adım attı. 

Bundan sonraki hikayeyi kendi ağzından dinleyelim:

‘’Bana “timsah” derlerdi… Gücümden değil, hayallerime tutunmaktaki inadımdan dolayı.

Ben René Lacoste. Adım milyonlarca gömleğin üzerine yazılmadan önce, elimde raketiyle zayıf yapılı bir gençtim ve kimsenin anlayamadığı bir hayalim vardı. Bir şampiyon fiziğine sahip değildim. Zayıf olduğum için kortta uzun süre dayanamayacağım söylenirdi. Ama kimsenin görmediği bir şey vardı: Her kuşku sözü, açlığımı daha da keskinleştiriyordu. Zarafetin savaşma ruhuyla bir arada olabileceğini kanıtlama arzusu.

Wimbledon, Roland-Garros, Davis Kupası’nı kazandım… Ama en büyük savaşım sahada değil, kendi bedenimdeydi.

Yirmi beş yaşında, bir akciğer hastalığı her şeyi elimden almaya kalktı. Yarışmayı bırakmak, koşmayı durdurmak zorunda kaldım ama hayal kurmayı asla bırakmadım. İyileşme sürecimde, antrenmanlarda giydiğimiz o sert ve rahatsız kıyafetlere lanet ediyordum ve kendi gömleğimi tasarladım: pamuklu, hafif, yumuşak yakalı, küçük bir logoyla işaretli. O logo bir timsahtı. Çünkü hayat acıtsa da, ben hâlâ ona diş geçirmeye devam ediyordum.

Birçok kişi dalga geçti. “Kim timsahlı bir gömlek giymek ister ki?” diyorlardı. Ama en iyiler onu istemeye başladığında, her şey değişti. Lacoste markasını şu inançla kurdum: Bir kıyafet sadece giyilmez, ilham da verir. Yıkımlar, ticari ihanetler, her şeyi bırakmanın eşiğine geldiğim günler oldu ama özü asla bırakmadım. Çünkü timsah geri adım atmaz. Asla.

Lacoste bir podyumda doğmadı… 

Bir hastane yatağında doğdu; güce değil, inanca yaslanarak.

Kaç kez yerinizin olmadığı söylenirse söylensin, kendinize sadık kalırsanız, bir gün siz de iz bırakırsınız.’’

Hayallerinin peşinden giden ve hiç yılmayan René Lacoste’un kurucu vizyonu, rahatlık ve şıklığı bir arada sunan ürünlerle markanın bugün hala süregelen başarısını inşa etti. 

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar