8 Mart Özel: Afet dönemi ve sonrasında kadın olmak

8 Mart Özel: <strong>Afet dönemi ve sonrasında kadın olmak</strong>

Bu sene buruk bir 8 Mart geçiriyoruz. 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 11 ilde pek çok insanın hayatını ve sevdiklerini kaybetmesine neden olan depremler hepimizde kapanmayacak derin izler bırakırken toplumsal dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha anlamamızı sağladı.

Bizler de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde konuklarımız ile birlikte afet dönemlerinde kadın olma deneyimini, bu süreçte kadınların yaşadıkları sıkıntıları ve toplumsal cinsiyet eşitliği ışığında nasıl bir iyileşme ve yeniden kalkınma süreci yaratabileceğimizi tartıştık. Doktor Takvimi Uzm. Kl. Psk. Ayça Türkyılmaz, SistersLab İşbirliği Geliştirme Sorumlusu Ayşe Aktağ, IC İbrahim Çeçen Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Günseli Çeçen,  Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı Koordinatörü Didem Demircan ve Ankara Yerel Koordinatörü Güldane Pekdoğan’a katkıları için teşekkür ediyoruz.

Doktor Takvimi Uzm. Kl. Psk. Ayça Türkyılmaz:

“Yeni normalimizi inşa etmek gerekir”

Kadınların bu süreçteki deneyimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Erkeklerden farklı olarak karşılaştıkları problemler ve sahip oldukları endişeler neler?

Kadınlar dünyada gerçekleşen diğer afetlerde de olduğu gibi bu depremde öncelikli olarak etkilenen grubu oluşturuyor. Öncelikle hem afet bölgesinde depremi yaşayan hem de diğer illerde bu afete medya aracılığı ile tanık olan kadınlar, erkeklere nazaran depremden psikolojik olarak daha farklı etkilenebiliyor. Araştırmalara göre kadınlar erkeklere kıyasla depremden sonra meydana gelebilecek travma sonrası stres bozukluğu ya da kaygı bozuklukları gibi birçok psikolojik bozukluğu geliştirmeye daha yatkınlar. Hem deprem bölgesinde travmayı birincil olarak yaşamış kadınlar hem de medya aracılığı ile travmayı ikincil olarak deneyimlemiş kadınlar erkeklere göre psikolojik olarak 3 kat daha fazla risk altındalar. Bu sebeple kadınlara psikolojik ilk yardımın sağlanması ve sonrasında kadınların gerekli psikolojik desteği almaları kritik.

Afet bölgesindeki kadınlar, erkeklere nazaran daha farklı endişeler yaşayabilmekte. Bunların başında kendilerinin ve çocuklarının güvenliğine ve temel ihtiyaçlarına dair endişeler geliyor. Deprem sonrasında birçok kadın ve çocuk geceyi dışarıda geçirmek zorunda kalıyor. Bu durumun güvenliklerine yönelik bir tehdit oluşturmasından endişe edebiliyorlar. Ayrıca tuvaletlerin ve duşların ortak olduğu afet bölgelerinde bu durum kadınların güvenliği için bir risk oluşturabiliyor. Bu sebeple kadınlar, güvenlik ve mahremiyet sebebi ile erkeklere oranla daha fazla kaygı yaşıyor. Kadınlar erkeklere kıyasla temel ihtiyaçlarına erişimde de daha fazla zorluk yaşayabiliyor. Tuvalet ve duşların ortak kullanımı ve ped, tuvalet kağıdı gibi ürünlerin yetersizliği kadın sağlığı konusunda bir tehdit. Ayrıca afet bölgelerinde hamile kadınların ve yeni annelerin hijyene yönelik ihtiyaçlarının karşılanması da önemli bir faktör.

İyileşme için bu dönem ve daha sonrasında neler yapılmasını önerirsiniz?

Bu süreçte ilk yapmamız gereken depremzede kadınların barınma, beslenme, giyinme, güvenlik ve hijyen gibi temel ihtiyaçlarının karşılanması. Sonrasında ise afet bölgesindeki kadınlara psikolojik ilk yardımın sağlanması gerekir. Bu sürecin en kritik kısmı ise normalleşme. ‘Normalleşme’ bu olayın hiç yaşanmamış olduğu halimize dönmek değildir. Normalleşme belirli bir düzeyde eski sağlıklı rutinlerimize dönmektir. Örneğin öğrenciler için eğitim almaya devam etmeleri normalleşme sürecinin bir parçasıdır. Barınma, sağlıklı beslenme, arkadaşlarımızla bir araya gelme sağlıklı rutinlerdendir. Burada bahsettiğimiz şey kesinlikle üzülmemek değil. Üzülmek, yas tutmak ve öfkelenmek bu süreç içerisinde yaşayabileceğimiz bize ait duygular. Normalleşme demek yaşadıklarımızı hiç yaşanmamış saymak değil onlarla yaşamayı öğrenmektir. Bunun için en kıymetli şey zamandır. Sadece zamanın geçmesini beklemek değil zaman geçerken hayata tutunmak için sebepler bulmak, devam etmek, yeni normalimizi inşa etmek gerekir.

SistersLab İşbirliği Geliştirme Sorumlusu Ayşe Aktağ:

“Geleceğin kadın bilim insanlarının yetiştirilmesini hedefliyoruz”

Bu tür felaketlerin tekrarlanmaması için STEM alanlarındaki kadın istihdamı ve toplumdaki teknoloji ve bilim okuryazarlığının artırılması neden önemli?

Depremde yıkımın önlenebilmesi için bilim temel alınmalıdır. Deprem gibi afetlerde yıkım sebepleri; bilime dayanan bir altyapının olmaması, yapılanmanın doğru bir şekilde planlanmaması ve binaların usule uygun yapılmaması gibi sebepleri sıralayabiliriz. Kahramanmaraş merkezli deprem ile birlikte bunun örneğini ne yazık ki tecrübe ettik. Yaşadığımız deprem gibi büyük ölçekli afet durumlarında yapılacak önleme çalışmaları, sonrasındaki müdahale çalışmalarından hem maddi hem de manevi olarak daha kolay ve etkilidir. İnsan hayatı ve kayıpları önlemek için de elzemdir. Bu sebeple bilim temelli alanların geliştirilmesi oldukça önemlidir. Eğitim fırsatları arttırılarak bu alanda istihdamın sağlanması ve uzman yetiştirilmesi, bu alandaki kişilerin birbirleriyle ilişkili hale gelmesi ve ortak çalışmalar yürütülerek önleme çalışmalarının arttırılması gerekmektedir.

Bu çözüm sürecinin oluşumunda, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin ortaya çıkabilecek çözüm modeline odaklanılmalıdır. Önemli olan sistemin kurulması ve sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi. Bu süreçte cinsiyet ayrımı şu şekilde gözetilebilir. Depremden etkilenen kişilerin cinsiyet ayrımına bakıldığında, bu süreçte kadınların çok daha farklı alanlarda mağduriyet yaşadığı görülmektedir.  Önleme çalışmalarının kapsayıcı olması açısından, kadın/erkek/engelli vb. çeşitlilik sağlanarak, bu alanlarda söz sahibi olma oranı dengelenmelidir. STEM (Fen Bilimleri, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) alanlarına baktığımızda; fen bilimleri kullanılarak çalışmalar yapılması, teknoloji ve matematiğin dahil edilerek mühendislik uygulamaları ile bilim temelli alanların geliştirilmesi oldukça önemlidir. Bu sayede STEM alanlarındaki çalışmalar kapsayıcı hale gelebilir ve depreme yönelik alınacak önlemlerin kadınlar özelinde daha etkili olması sağlanabilir.

Afet gibi hayati önem taşıyan kriz durumlarında teknolojiyi kullanabilmek oldukça önemli. Teknoloji okuryazarlığı eğitimleri artırarak daha fazla kişiye bu konuda nitelik kazandırılmalıdır. Örneğin afet sürecinde ve sonrasında, afetten etkilenenler ve çözüm üretmek isteyenler arasında koordinasyon neredeyse tamamen Twitter platformu üzerinden yürütüldü. Bu süreçte yirmi iki binden fazla yazılımcı “Açık Yazılım Ağı” isimli platformda bir araya geldi. Online bir platformda toplanan yazılımcılar, afetten etkilenen insanlar için çeşitli uygulamalar geliştirdiler ve bunun sonucunda birçok insan destek bulabildi. Teknoloji okuryazarlığı olmayan kişilerin bu çözümlerden yararlanma olasılığı maalesef çok düşük. Tüm bu olumsuz süreçlerin yanında, teknolojiyi kullanabilme bilgisi sayesinde oluşturulan birçok platformun, insan hayatını kurtarmış oluşu oldukça umut verici.

Depremden etkilenen bölgelerin yeniden kalkınması ve teknolojik gelişimi için özellikle neler önerirsiniz? Kadınlar bu gelişimin neresinde olmalı? 

Deprem bölgesinin yeniden inşası sırasında bilim temelli çözümler kullanılmalıdır. Bu bağlamda STEM alanlarında çalışan nitelikli bilim insanlarının koordine olduğu bir sistem ile ilerlenmelidir. Teknolojik çözümler sürece dahil edilerek en efektif çözüm uygulanmalıdır. Teknoloji alanında kurulmak istenen girişimler için bölgenin kalkınması ve istihdamın artması için de ek destekler sağlanması süreci hızlandıracaktır. Bunun yanı sıra bu bölgedeki kadınların ihtiyaçları göz önünde bulundurulduğunda kadın bilim insanlarının süreçte söz sahibi olması, ihtiyaçların belirlenmesi ve giderilmesi noktasında da süreci kolaylaştıracaktır. Bölgedeki kadın girişimlerinin desteklenmesi ve istihdam çalışmalarının arttırılması ile bu mümkün.

Sisterslab olarak bölgede neler yapmayı planlıyorsunuz? 

SistersLab (Bilim ve Teknolojide Kadın Derneği) olarak şu an bu konu özelinde geliştirdiğimiz Afetten Etkilenen Üniversiteli Öğrencilere Yönelik Mentorluk Programı isimli bir projemiz var. Bu proje, afetten etkilenen üniversite öğrencilerini desteklemek amacıyla oluşturulan 8 haftalık bir mentorluk programıdır. Program kapsamında, STEM alanlarında çalışmalar yapan üniversiteli öğrenciler ve sektör liderlerinin çevrimiçi ortamda bir araya getirilmesiyle öğrencilerin uzun vadede kariyer gelişimlerine katkıda bulunulması hedefleniyor.

SistersLab olarak bu proje dışında, afetten etkilenen kadınlara ve kız çocuklarına yönelik bootcamp çalışmaları yapılması planlanmaktadır. Uzun vadede, afet önleme ve sonrasındaki çalışmalarda görev alacak, bilim temelli çalışmalar yürütecek kadınların istihdam edilmesini hedefliyoruz. İstihdamın yanı sıra kız çocuklarının STEM alanlarında eğitimlere ulaşması sağlanarak dolaylı yoldan da olsa afet süreçlerine destek olacak geleceğin kadın bilim insanlarının yetiştirilmesini hedefliyoruz.

IC İbrahim Çeçen Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Günseli Çeçen:

“Kadınların güçlenmesine destek olmak hepimizin görevi”

Depremzede bölgelerin yeniden kalkınmasında kadın emeği ve istihdamının rolü nedir?

Kadınların, işgücüne katılımı sürdürülebilir ekonomik kalkınmanın temel unsurlarından biri. Elbette kadınların bu kalkınmadaki rolü sadece istihdamda yer almaları ile sınırlı değil. Hem var olan yetkinliklerinin değerlendirilmesi hem de yeni yetkinlikler kazanmaları ve hayatın her alanındaki liderlik rollerinin de artması için, kadınların güçlenmesine destek olmak hepimizin görevi.

Bizler de IC İbrahim Çeçen Vakfı olarak, kadın güçlü olursa toplumun güçlü olacağına yürekten inanıyoruz. İşte bu yüzden hayatın her alanında daha çok kadının aktif olarak yer alması ve liderlik rolü olması gerektiğini düşünüyoruz.

Kadınların kalkınmaya katkı sağlaması için neler yapılabilir? Siz neler yapmayı planlıyorsunuz?

Başta farkındalık çalışmaları olmak üzere, kadınların ekonomik hayata katılımına katkı sağlayacak eğitim ve destek faaliyetlerine ağırlık vermek gerekiyor. Bizim vakıf olarak şu anda önceliğimiz deprem bölgesindeki kadınlarımızın güvenle barınma ve hayata katılmalarını desteklemek. İskenderun’da kurduğumuz yaşam alanımız içinde yer alan Çocuk ve Kadın Merkezi’nde, kadın ve çocuklarımıza; yaşadıkları felaketin izlerini azaltmak hedefiyle eğitici ve sosyal faaliyetler düzenleyerek yeniden ayağa kalkmalarına yardımcı olmayı hedefliyoruz. İleriki dönemde özellikle depremden etkilenen kadınların, ekonomik olarak güçlenmeleri adına eğitim yoluyla yetkinliklerini arttırmayı ve potansiyel veya halihazırda var olan girişimcilik faaliyetlerinin desteklenmesi gibi projeleri hayata geçirmeyi planlıyoruz. Ancak şu an için en önemli konu ilk etapta güvenli bir şekilde barınma ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanması. Biliyoruz yolumuz uzun. Her bir adımı, en etkili şekilde fayda sağlamak amacıyla doğru atmamız gerekiyor.

KEDV Koordinatörü Didem Demircan ve Ankara Yerel Koordinatörü Güldane Pekdoğan:

“Kadınlar ‘toplum kalkınması’ çalışmasının öznesi olarak görülmeli”

Sahada çalışmış bir vakıf olarak depremi kadınlar nasıl deneyimledi? Gözlemlerinizden bahsedebilir misiniz?

Afetlerden kadınların erkeklere göre daha fazla etkilendiği bilinen bir gerçek. Kadınların toplumsal normların bir sonucu olarak afet anında evden hızlı çıkışının dahi daha güç olduğunu biliyoruz. Bizim de gözlemlediğimiz kadarıyla afet anında yine giyinme ihtiyacı duymuşlar veya çocukları koruma görevini üstlenmişlerdi. Kurtarma anıyla ilgili çalışmalara katılan KEDV çalışanı arkadaşımızın enkaza dair gözlemi ise kadınların kurtarılma anlarında daha minnettar ve sakin oldukları yönünde. Ayrıca kadınlar komşularının ve akrabalarının evlerine girip çıktıkları için evlerin yaşam alanlarının nasıl konumlandığına aşinalar. Bu da arama kurtarma çalışmalarında çok hayati bir bilgi ve bu bilgiyi ekiplere kadınların sağladığını biliyoruz. 

Afet sonrasına gelirsek kadınların bakım yükü ciddi oranda katlanmış durumda. Mesela çamaşırlarını ve bulaşıklarını büyük zorluklarla yıkıyor, daha kalabalık gruplar için yemekler pişiriyorlar. Yani eskiden daha kolay yürütebildikleri ev içi işler, şu an bin bir zorlukla yapılıyor. Ayrıca okulların, hastanelerin, bakım evlerinin işlememesi nedeniyle çocukların, hastaların, yaşlıların ve yaralananların tüm bakımı kadınlara kalmış durumda. Şu an için tespit ettiğimiz en önemli ihtiyaçlar ise şöyle: Deprem bölgesindeki geçici yerleşim alanlarında yaşayan veya evinin yanından ayrılmak istemeyen kadınlar için hijyenik koşulların oluşturulması gerekiyor. Hala temiz suya, temiz bir tuvalete, duşa erişim çok çok az. Bunun yanında deprem bölgesinde aydınlatma yetersiz, çadır alanları aşırı kalabalık, mahremiyet eksikliği var ve güvenli olmayan bir tasarım söz konusu. Bunlar özellikle kadınlar ve kız çocukları için toplumsal cinsiyete dayalı şiddete zemin hazırlayabilir. Kadınlar hem kendileri hem çocukları için endişe duyduklarını dile getiriyor. Bölgeye gelen yardım azaldıkça gıdaya erişim yer yer sorun olabiliyor. Verilen yardımlar, desteklerle ilgili de bilgiye erişim her zaman herkes için eşit koşullarda olmayabilir. Bu da kadınların, özellikle de yoksul kadınların yardımlardan ve desteklerden faydalanmasını sekteye uğratabilir. 

Afet dönemlerinde ve sonrasında kadınlar arasındaki dayanışma ve örgütlenme sizce neden önemli?

Biz 1999 Marmara Depreminden bu yana afet ve direnç geliştirme alanlarında çalışıyoruz ve bu süreçlerde “depremzede” olarak ifade edilen, sosyal ve ekonomik kayıplara uğrayan ve daha önce herhangi bir biçimde kamusal alana çıkma fırsatı bulamayan kadınların kalkınma aktörleri olarak güçlendirilmesini hedefliyoruz. Afet sonrası yeniden yapılanma süreçlerinde kadınlar kendilerine alan açıp planlama ve uygulama çalışmalarında aktif olarak rol alabiliyorlar. Bu bireysel bir çabadan ziyade bir arada, örgütlü bir şekilde yürütüldüğünde daha fazla muhatap bulabilir ve daha büyük bir etki yaratılabilir. Bu nedenle afet sonrası dönemde kadınlar sıradan bir “sosyal hizmet” çalışmasının nesnesi değil, doğru bir “toplum kalkınması” çalışmasının öznesi olarak görülmeli. Bir araya gelebilecekleri alanlar yaratılarak burada bilginin toplanması ve dağıtılması, ihtiyaçların tespiti ve hizmetlerle buluşturma, yeniden yapılanan alanların kadınların öncelik ve ihtiyaçlarına göre inşa edilmesi gibi çalışmalar yürütmeleri sağlanmalı.

Diğer yandan biliyoruz ki kadınların birbirleri ile dayanışması; toplumsal ve bireysel travmaların üstesinden gelmek, afet sonrası kısıtlı olan kaynakları en etkin şekilde kullanabilmek ve kaynakları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için büyük bir önem taşıyor. Bu nedenle biz de tüm geçici barınma alanlarında ve yeniden yapılanan mahallelerde kadınların bir araya gelebilecekleri kadın ve çocuk merkezleri ve mahalle merkezleri kurulması için çalışmalarımıza başladık. Kadınların sosyal ve ekonomik hayata yeniden ve daha aktif olarak katılabilmeleri için geçici barınma alanlarında ve yeniden yapılanan mahallelerde okul öncesi eğitim hizmetlerinin de muhakkak olması gerekiyor. 

Deprem bölgelerindeki kadın üreticilerin güçlenmesi bölgenin kalkınmasına nasıl katkı sağlar? Özellikle kırsaldaki üretici kadınların kalkınması için neler yapılabilir? Siz vakıf olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?

Sosyal ve ekonomik hayatın tekrar eski haline gelmesi ancak tüm aktörlerin kalkınma çalışmalarına aktif katılımı ile mümkün olabilecek. Kadınlar halihazırda sosyal ve özellikle ekonomik hayatın görünmez aktörleriydi: gelir elde ettikleri mikro girişimleri vardı, tarımsal faaliyetlerde ücretsiz aile işçisi olarak emek veriyordu, kadın kooperatifleri bünyesinde üretimler yapıyorlardı. Şimdi biz girişimleri depremden zarar gören kadınlara ve kadın kooperatiflerine her türlü desteği vermek için kolları sıvadık, bu çalışmaları planlamaya ve finanse etmek için gereken kaynakları yaratmaya başladık. Mekan onarımı, ekipman ve malzeme temini, tohum, fide, gübre temini, mekanı olmayan girişimlere mekan sağlama, sulama sistemlerinin tamiri, iş geliştirme, pazarlama, mesleki beceri eğitimleri ve var olan kapasiteyi geliştirmeye yönelik çeşitli çalışmalarımız olacak. Bölgede birlikte çalıştığımız kadın kooperatiflerinin durumlarını ve ihtiyaçlarını tespit ettik. Bundan sonra destek faaliyetlerine başlayacağız. Bölge tarım ve hayvancılık açısından ülkemiz için çok büyük önem taşıyan bir bölge. Bu nedenle bu alanda ekonomik faaliyete başlatmak veya mevcut faaliyetini geliştirmek isteyen kadınlara muhakkak erişeceğiz. 

Posts Carousel

En Son Makaleler

Videolar